OyunKolik  

Go Back   OyunKolik > Oyun Bilgileri > Oyun Anlatımları ve İncelemeleri

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 08-19-2015, 10:00 AM   #1
Senior Member
 
Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 11.064
Standart Command & Conquer: Red Alert 3 PC İnceleme

Her şey Albert Einstein'in planıyla başladı. Kendisi de bir Yahudi olan Einstein, halkının böylesine büyük bir soy kırıma uğramasına dayanamıyordu. Bir yandan atom bombasının yapılması için yardım ederken, öte yandan da gizli bir proje üzerinde çalışıyordu. İcadını tamamladı ve onu kullandı. Bu bir zaman makinesiydi ve gittiği yer geçmişti. Einstein başarıyla zaman yolculuğunu yaptı. Geçmişe geldiğinde karşısında genç bir adam vardı. Ona elini uzatıp şöyle hitap etti "Her. Hitler" tokalaştıkları zaman Hitler zaman mekan devamlılığından silinmişti. Böylece Hitler'in sebep olduğu her şey de son buldu. Ancak bu sadece madalyonun görünen yüzüydü. Hitler olmadan dünyadaki en büyük güç, Stalin ve onun Sovyetler Birliğiydi. Stalin, tüm dünyayı fethetmek için bir savaş başlatmıştı. Bir yanda da İttifak kuvvetleri onu durdurmak için savaşıyordu. Hitler belki yoktu ama savaşın seyri değişmedi. İkinci dünya savaşı bu şekilde başlamış oldu. Biz de buna Red Alert adını verdik. Red Alert 1'deki olayların iç yüzü aslında göründüğü kadar basit değildi. Joseph Stalin'in bu saldırılarının arkasında, gizemli bir danışman vardı. Tarih, kendisini onlarca yıl sonra, terörist lider Kane olarak tanıyacaktı. Kane, Stalin'i yönlendirip savaşı kazanmasını sağladı. Daha sonra onu öldürdü ve yerine geçti. Böylece Nod'un temelini de atmıştı.

Red Alert 1 bu harika konusu ve zamanına göre etkileyici grafikleriyle RTS türünde çığır açan bir oyundu. 90'lı yıların başında bilgisayarı olan herkes en azından bir kez bu oyunu denedi. Türe fazla kişi alışık olmadığı için Red Alert 1'i bitirenler azınlıktı. Ancak bu sabırlı ve azimli azınlığı ileriki yıllarda Westwood sayesinde RTS'in altın çağı bekliyordu...

Seri bu oyundan sonra iki senaryoyla devam etti. Birincisi, Tiberium adlı göktaşı yüzünden değişmiş dünyadaki yaşam mücadelesini anlatan Tiberium serisi, diğeri ise Red Alert. Tiberium serisinde her şeyi planlayan Kane'in dünyayı ele geçirme ve sahte mesihlik maceralarını görüyoruz. Öte yandan onu durdurmaya çalışan müttefik güçler GDI'ın uğraşlarını. Tiberium serisi tıpkı bir bilimkurgu filmi gibi ilerlerken, Red Alert ise daha çok işin eğlencesine hitap eder. Güzel kadın karakterleri, uçuk ama etkili silah tasarımları ve dünyayı titreten liderlerin komik yanlarını görürüz. Özellikle Red Alert 2 döneminde internet kafelerin yaygınlaşması, bu oyunun ülkemizde geniş kitlelere yayılmasına neden oldu. Bir dönem bu oyunun multi maceraları yüzünden oyunculardan çok ter aktı. Yuri'nin karizması ve oyunun her türlü çılgınca saldırıyı desteklemesi oyuncuların beynine kazındı. Şimdi her şey bitti sanırken, 8 yıl sonra bilgisayarlardan yine alarm sesleri yükseliyor. Ancak kaç kişinin bu çağrıya cevap vereceğini, yazımda göreceksiniz...



Die Waffen, Legt An! – (Tüfeklerinizi savaş pozisyonuna getirin) Hell March’ın ünlü sözü


İlk Red Alert alternatif İkinci Dünya Savaşıydı. Resmi sayılan son Sovyetlerin sonuydu. Ancak bu son oyunu direk Tiberium serisine bağladığı için, alternatif zaman içinde başka bir alternatif üretildi. Kısacası ilk oyunun Müttefikler sonu baz alınıp Red Alert 2 yapıldı. Bu oyunda zar zor gücünü toplayan Sovyetlerin intikam için çıkarttığı yeni bir dünya savaşı konu alınıyordu. Oyunun giriş videosunda bulunan Amerikan Başkanı Michael Dugan (Ronald Reagan oluyor kendisi) ve Alexander Romanov arasındaki konuşmalar eminim herkesin yüzünü güldürmüştür. Yuri's Revenge de ise Başkan ile Yuri'nin konuşması daha da bir komiktir. Red Alert 2 ise 1970'li yılarda geçiyordu. Bir nevi o zamanlarda yaşanan soğuk savaşın, daha sıcakkanlı ikiz kardeşiydi.

Red Alert 3'ün haberleri ilk çıktığında, oyun severlerden sevinç çığlıkları geldi. Daha sonra konsept çalışmaları ve oyun içi görüntüler gelince bu çığlıkların yarısı azaldı. Ondan sonra Women of Red Alert 3 adı altında çıkan reklam çalışmaları ve fotoğrafları internette yayılınca bu çığlıkların içeriği de değişmeye başladı. Red Alert'ın kadın karakterleri hep çekici olmuşlardır. Ancak genelde seride ön planda olan savaş makineleriydi. Bu sefer EA kesin satış için, kadınsallık öğesini fazlasıyla kullandı. Bu iki olaydan sonra birçok oyuncu Red Alert 3'e karşı büyük bir ön yargı beslemeye başlamıştı. İtiraf etmem gerekirse Command & Conquer ve strateji hayranı biri olarak bende bu gurup içerisindeydim. Oyunu denedikten sonra fikrim büyük ölçüde değişti.
Red Alert 3 konu olarak ilk oyunun tam tersi bir senaryoyu işliyor. Oyuna başladığımızda Sovyetler Birliğinin çökmek üzere olduğunu görüyoruz. Devletin liderleri çoktan kaçmış. Herkes panik içerisinde kaçışıyor. Tam bu anda kendisini Evde Tek Başına 2 ve birçok çizgi film seslendirmesinden hatırladığımız. Tim Curry'in oynadığı subay Anatoly Cherdenko, Kızıl Ordu'nun komutanı olan Boris Kruvov'a gizli bir projeden bahsediyor. General Kruvov, Red October ve Indiana Jones Kristal Kafatası Krallığı filmlerinden Rus askeri personelliğinde tecrübeli Andrew Divoff tarafından canlandırılıyor. Bu gizli projenin zaman yolculuğu olduğunu öğreniyoruz. Dr.Gregor Zelinsky bir zaman makinesi tasarlamış. Bu karakteri, Constantine'de şeytan Prison Break'de ise mafya babası John Abruzzi'i olarak hatırlayacağınız, Peter Stormare canlandırıyor. Bu makineyi kullanıp, 1942'ye geri dönüyorlar. Bir konferans sırasında Einstein'la karşılaşıyorlar. Anatoly Cherdenko Einstein ile el sıkışıyor ve onun zaman mekan devamlılığından silinmesini sağlıyor. Einstein olmadan dünya tamamen değişiyor. Teknolojik ilerlemeler farklı yönlerde gidiyor. Domino taşları gibi bir birini izleyen olaylar sonucu, Sovyetler yıkılmaktan kurtuluyor. Bu üçlü geleceğe döndüğü zaman, Sovyet'lerin dünyayı fethetmek konusunda azimle ilerlediğini görüyorlar. Bu şeytani plan sonucunda Anatoly Cherdenko yeni başkan olmuş. Tabii ki bu sırada yaşanan olaylar gayet eğlenceli ve komik. Ancak komedi bir anda bitiyor, çünkü zaman çizelgesinin değişmesi güç dengelerinin de değişmesine neden olmuş.

Değişen güç dengeleri

Bu sefer oyunda ilk Red Alert'de olanların tersi oluyor. Einstein olmayınca atom bombası bulunmadı, atom bombası olmadan da Hiroşima felaketi hiç yaşanmadı. Tüm bunların sonucu savaşçı bir millet olan Japon'ların işine yaradı. Ve Yükselen Güneşin İmparator'luğu ortaya çıktı. Red Alert 3'ün en önemli bombası bu üçüncü devlet. Orijinal adı daha karizmatik olduğu için bundan sonra öyle yazacağım. Empire of the Rising Sun bu oyunu oynamam için en önemli nedenlerden birisi. Red Alert 3'ün yarattığı alternatifin de alternatifi bu zaman diliminde, yapımcılar istedikleri kadar serbest çalışmışlar. Empire of the Rising Sun, Tanrı İmparatorlarının emriyle tüm dünyayı fethetmek için yola çıkmış. Bir söz vardır, gelen gideni aratır diye. Hitler'in gidişi de RA evrenindekilere tam anlamıyla bu deyimi yaşatıyor. Sovyetler dünyanın en güçlü devleti olduğu için, Japon İmparatorluğu yeni oyuncaklarının gücünü ilk onlar üzerinde göstermek istemişler. Kızıl Ordu, bir yandan bu çekik gözlü savaşçılarla uğraşırken, öte yandan bunu fırsat bilen Müttefiklerin saldırısıyla iki ateş arasında kalıyorlar. Bizim hikayemiz de burada başlıyor.



RA3'ün çizgi romansı çizimlere sahip eğlenceli bir ana menüsü var. Burada yine insanın yüzünü gülümseten ufak çapta bir animasyon kullanılmış. İlk kez ana menüye girince oyuncuları, Sovyet Marşı karşılıyor. Bu oyun için bestelenen parça, kesinlikle yılın en iyi oyun müziklerinden birisi. İnsanın ruh halini hemen savaş için hazırlıyor. Marşta Sovyetler birliğinin tüm dünyayı nasıl fethedeceğini ve Sovyet ayısının (hakaret olarak değil, övgü olarak kullanmışlar) diğer ülkeleri nasıl terbiye edeceğini anlatan sözler var. Oyun ilk önce Sovyet senaryosuyla başlanmasını tavsiye ediyor. Böylece, hikaye daha iyi anlaşılıyormuş. Klasik kaliteli ana videolardan sonra, görevimiz başlıyor. İlk önce özel bir menü, detaylı şekilde neler yapmamız gerektiğini anlatıyor. Daha sonra da oyunun ilk sürprizini görüyoruz. Oyunun kendi çapında bir CO-OP modu var. Bu CO-OP modu sayesinde, görevler iki kişi tarafından ortaklaşa oynanabiliyor. Tek kişilik modda da CO-OP aktif. Her ırk için bilgisayar tarafından yönetilen komutanlar bulunuyor. EA bu komutanların gerçekçi durması için uğraşmış. Her birini bir oyuncu canlandırıyor ve bölüm boyunca bizimle iletişime geçiyorlar. Ayrıca arada video olarak da çıkıyorlar. Böylece bizi savaş ortamına sokmak için uğraşıyorlar. Ancak müthiş derecede seksi, bayan komutanlar pek gerçekçi durmuyor. Özellikle Sovyetler de bulunan, Top Model kıllıklı sarışın CO-OP komutanına bir türlü güvenesim gelmedi. Oyun ekranının sol üst köşesinde duran, ufak bir ekran sayesinde, CO-OP komutanına görev veriyoruz. Ancak bu CO-OP işi eski C&C oyuncularının hoşuna gitmeyecek. Ne de olsa yıllardır, her işi kendimiz yapmaya alıştık. Ama bölümler ancak iki kişinin geçeceği şekilde tasarlanmışlar. RTS türüyle ve seriyle yeni tanışacaklar için CO-OP komutanları büyük avantaj sağlayacak...
meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 02:01 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.9
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
bornova escort balçova escort mersin escort casino siteleri Canlı bahis siteleri istanbul escort eryaman escort bursa escort bursa escort bursa escort

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35