Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08-09-2015, 09:42 AM   #2
meltem
Senior Member
 
Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 11.064
Standart

Saklanmak, pusu kurmak, arkadan saldırmak benim işim değil diyorsanız, sıradan bir kılıçtan çok daha fazlasına ihtiyaç duyacaksınız demektir. Ezio'nun etkin hareketlerinden birisi rakibinin kılıcını düşürttürüp, onu alabilmesi. Örneğin bu yetenek sayesinde dev baltalı ağır zırhlı bir muhafızın silahını alıp kafasını ezebilirsiniz. Ya da çaldığınız mızrakla düşmanlarınızı delik deşik ederek karşınıza çıktıklarına pişman olmalarını sağlayabilirsiniz, her şey sizin yeteneğinize kalmış. Bir düşmanınız sizi çok mu sinirlendirdi, ona zehirli kılıcınızı saplayın ve boğazını kesmeden önce çektiği ıstırabı seyredin, evet biraz zalimce... Tüm bunlar sizi tatmin etmeye yetmedi mi? Öyleyse şehirlerdeki dükkanlardan daha gelişmiş silahlar ve zırh parçaları alın ve karakterinizi daha güçlü bir hale getirin. AC II’de ilk oyuna göre birçok yenilik görebilirsiniz ancak tüm bu yeniliklere rağmen oyunun combat çekirdeğinde pek bir değişiklik yapılmamış. Yine hedefinize sabitleniyorsunuz, düşmanınızın açığını kollayıp doğru an geldiğinde şık bir saldırıyla onun işini bitiriyorsunuz. Combat sistemi yine sizi fazla zorlamayacaktır, ancak şu da bir gerçek ki düşman sayınız ne kadar artarsa dövüş anında aldığınız haz da o kadar çoğalıyor.

AC II'de yalnızca dükkanlarda para harcamıyorsunuz. Oyunda oldukça gelişmiş bir ekonomik sistemle karşı karşıyayız. Görevleri tamamladıkça florin kazanıyor, hazine sandıklarını yağmalıyor, yabancıları soyuyor ya da ölü kişilerin üstlerindeki parayı alabiliyorsunuz. Ancak gelirinizin büyük bir bölümünü turistlerin uğrak yeri olan ve eylemlerinizin merkezi konumunda bulunan villanızdan sağlıyorsunuz. AC II "Para kazanmak için harcamak zorundasınız da." sözünü haksız çıkarmıyor. Oyunda villanızın alanını upgrade edebiliyorsunuz. Örneğin bir kerhane ya da kilise inşa ettirebilirsiniz ve bunun karşılığı olarak da elbette daha fazla para kazanmaya başlıyorsunuz. Bu kazandığınız paraları elbisenizi boyamakta, hazine haritaları satın almakta kullanabilir ya da düşmanlarınıza fırlatmakta kullandığınız bıçakların sayısını arttırmak için kendinize yeni bir çanta alabilirsiniz. En önemlisi ise bir doktora gidip kendinizi tedavi ettirebilir ya da sağlık paketi satın alabilirsiniz. Doğru, artık sağlığınız kendi kendine yenilenmiyor, en azıyla ağır yaralandığınız anlarda. Bu yüzden ara sıra deponuzu yenilemek için doktor ziyaretinizi ihmal etmeyin.Eğer yaralanmadan yolunuzda devam etmek istiyorsanız, düşmanlarınızdan kurtulmak için birçok yola sahipsiniz. Etraftaki bir banka oturma ya da saman yığınlarının içine saklanma gibi eski taktikler AC II'de de mevcut. Şayet halkın arasına karışarak saklanmak istiyorsanız, tek yapmanız gereken bir grup vatandaşın arasına girmek, gerisini oyunun kendi mekanizması hallediyor. Muhafızları atlatmak için daha birçok yöntem var. Örneğin bir grup fahişenin cilveli sözlerle muhafızların dikkatini dağıtmasını sağlayabilir ya da birkaç serseriyi onlarla çatışması için tutabilirsiniz. Hatta duman bombası kullanarak bile muhafızları atlatmanız mümkün.

Eğer her eyleminizi gizlice gerçekleştirmek zorunda kalmak istemiyorsanız, notoriety (şöhret) levelinizi düşük tutmanız gerekiyor. Bu mekanizma Hitman oyunundaki gibi işliyor. Eylemleriniz sırasında ne kadar çok yakalanırsanız notoriety leveliniz o kadar yükseliyor ve muhafızlar sizi o kadar kolay tanımaya başlıyorlar. Eğer her yanınızdan muhafız geçişinde yakalanma korkusu taşımak istemiyorsanız, notoriety levelinizi düşürmeniz gerekiyor. Bunun için şehirdeki mübaşirlere rüşvet verebilir ya da önemli muhafızları katledebilirsiniz. Notoriety levelinizi düşürmenizin en kolay yolu ise gördüğünüz "Wanted" posterlerini sökmek. Ancak sağda solda “Aranıyor” posterleriniz varken pek fark edilmemek, oyunun ilginç yönlerinden biri.

Oyunun hikaye görevleri geniş bölge tasarımları ve combat mekanizmasıyla birleşerek, ilk oyunu geride bırakmayı başarıyor. Ayrıca bizden istenen görevler de Ezio'nun yeteneklerini kullanmada bizi oldukça teşvik ediyor. Gidip birisini dinlemek gibi ilk oyunda pek hoşumuza gitmeyen çocuk işi görevler AC II'de tamamen ortadan kalkmış. Bunun yerine mahkumları kurtarma, çatı katlarından ilerleyerek önemli kişileri takip etme, zalimlere suikast düzenleme ve daha bu tarz birçok görev sizleri bekliyor. AC II'nin en meşhur yönlerinden biri olan Leonardo da Vinci faktörü de oyun boyunca işimize yarıyor. Da Vinci yalnızca sağlık barımızı upgrade etmekle kalmıyor bunun yanında bize çeşitli silah ve cihazlar da temin ediyor. Bu silahların arasında zehirli kılıç ve duman bombaları da var. Tabi Da Vinci'nin uçan makinesini de unutmamak gerek. Gerçekten bu aleti kullanmak çok eğlenceli ve insanda gerçekten de uçuyormuş hissi uyandırıyor. Eğer Assassin's Creed'in çeşitlilik bakımından yoksun olduğunu düşünüyorsanız, merak etmeyin ikinci oyunda böyle bir sıkıntıyla karşılaşmayacaksınız.

Oyunda yan görevlere ağırlık vermeseniz bile aşağı yukarı 20 saatlik bir oynanış sizleri bekliyor. Her görev aynı kaliteye sahip değil ve haliyle aynı eğlenceyi de oyuncuya yansıtmıyor ancak az önce de bahsettiğim gibi oyundaki görev çeşitliliğinin ilk oyuna göre geniş olması, oyunun kendini tekrar etmesinin önüne geçiyor.

SON SÖZLER
AC II sıradan bir oyun değil. Oldukça eğlenceli ve oyuncuya özgürlük hissini tamamen yansıtmayı başarıyor. Bunun yanında konsollara indirilebilir içerik olarak sunulan iki bölümün oyunda yer alması da pozitif bir nokta olarak ön plana çıkıyor. Ezio’nun yüzebilmesi ve makineyle de olsa uçabilmesi Altair’le arasındaki en belirgin farklar. Ancak oyunu oynadığınızda gerek kişilikleri gerekse de yetenekleri açısından bu iki karakterin arasında çok daha fazla farkın olduğunu hissediyorsunuz. Assassin’s Creed III’te Ezio’yu tekrardan görmek zevkli olacaktır. Güzel oyunlu günler.
meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla