Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08-10-2015, 11:01 AM   #3
meltem
Senior Member
 
Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 11.064
Standart

Kese kâğıdı hissi vermeyen bir şehir var bu sefer karşımızda. Kaplamaların parlaklığı, güneşin sıcaklığı mükemmel hissediliyor. İyi ile kötü arasındaki sınırda gezen karakterlere özgü böyle bir dünyanın renklendirilmesinin de böyle yüksek tezatlıkta yapılması bilinçaltınızda da bir şeylerin yolunda gittiğini hissettiriyor bize. Renklerin birbirinde uzak olması aynı zamanda canlı olmasını sağlıyor. Mesela gölgede kalan bir yer gerçekten karanlık olduğunu hissettiriyor, ama apartmanların güneye bakan cephelerinde ışık efektlerinin ve parlaklığın sizinle nasıl maymun gibi oynadığına tanık oluyorsunuz. Bilmiyorum, ben bu hissi daha tek bir hareketsiz resme bakarken yaşadım, eminim bunlardan saniyede 24 tane görürsem (ki göz saniyede 24 veya daha fazla resim karesi görürse bunu resim geçişi olarak değil akan bir görüntü olarak algılar) fazlasıyla tatmin olacağım.
İlginç bir şey daha dikkatimi çekti resimler incelerken. Şu FPS'yi rahatlamak için belli bir uzaklıktan sonrasını gaz ve toz bulutu haline getirme olayı benim çok canımı sıkıyordu. Bunun yerine, pekâlâ piksel ve detay sayısı azaltılarak durum gayet güzel kotarılabilirdi. Çünkü ne olursa olsun insan geçtiği yolların izlerini görmek için sürekli arkasına baktığı gibi; aynı ölçüde insan başını kaldırdığında görebildiği kadar uzağı da görmek istiyor. Bu özgürlük hissini yaratmak için çok güzel bir illüzyon ve M2'de artık bu durum biraz düzeltilmiş gibi.

Hiç gidemeyeceğinizi bilseniz de aya bakınca orada olduğunu görmek sizi nasıl rahatlatıyorsa, insan da oyunda bir köprüden geçince dönüp şöyle bir arkasına bakınca yanından geçtiği gökdelenin hala orada olduğunu görmek istiyor. Veya gittiği yolda hedefinin ufuk çizgisinde belirmesini istiyor, ona 100m kala aniden hokus pokus gibi önüne çıkmasını değil. Half Life 2'de oyunun başından sonuna kadar "Citadel"i görmenin bünyede yarattığı adrenalin hissini hepimiz iyi biliriz. Sonuçta bu bir yol gösterme, hedef belirlemedir.

HL2'de oyun boyu ona yaklaşıp onun nasıl büyüyerek yolumuzu gölge ettiğini görmüş, takip eden episode'larda da zamanında kaçmaya çalışarak arkamızda küçülerek uzaklaşmasını istemiştik. Artık ufuktaki asfalt yolların dünyamız yuvarlak olduğu için incelerek kaybolmasını istiyoruz, aniden silinmesini değil.




Şehir yine ilk oyundaki gibi başarıyla kendi dönemini çok iyi yansıtıyor.Kıyafetler, modalar, konuşmalar, yemekler. Binalar en sonunda istediğimiz gibi gerçekçi olmuş. Örneğin her zaman yapılan şu ucuz numarayı yapmamışlar: Bir bina yaparsın, modellersin. Ama aslında pek öyle bina yoktur gerçek hayatta. Niye mi, çünkü ana cadde üzerindesindir ama daha ilk kattan daireler başlar, perdeler vardır camlar vardır daha ilk katta. Köy evi değil bu, eğer sen en işlek caddelerden birindeysen emin ol gerçek hayatta en alt katta ya bir banka olacaktır, ya bir süpermarket ya da bir restoran. İlk defa gözüm bu detaya kaydı. İlk oyunda bu bina tasarımları taklit ucuz ve parlaktı, özelliksizlik tek özellikleriydi. Bu kez mimarisiyle ders vermeye geliyor Empire City.

Kala kala maça 10'lu kaldı elimde

Maça onluyu da bu müstakbel şaheserin tahmini puanı diye nitelendirmek istiyorum. Şapka çıkarmaya hazır olmalıyız, çünkü bu oyun çok büyük olacak. 20 saatlik ortalama oynama süresi ile doyuracak bizi. Yan görevler az ama öz olacak, ana hikâyeyle bağlı olacak. Şehirde tur attırıp "buraları boşuna mı tasarladık, bu mekânda da bir görev geçsin" tarzı etiket hissi veren yan görevler olmayacak. Her şey usulüne uygun olacak, zira yapımcılar oyunun geçtiği dönemdeki "mafya argosu"nu yakalamak için İtalyan kökenli bir dil bilimciyle çalışmışlar.

Bu oyun kesinlikle GTA4'ün gölgesinde kalmayacak, çünkü güneşlendikleri podyumlar farklı bu iki oyunun. 2K Czech ekibi oyunu üç büyük sistem için (PC, PS3 ve Xbox 360) aynı anda çıkaracak. Bu yüzden konsol sahipleri, olası bir "Platform çevirimi faciası" yaşamayacak (Bknz: Mafia1'in konsol versiyonu).




Çıkış tarihi, 24 Ağustos 2010 olarak belirlenen M2, kulağa da hitap etmeye geliyor. Şimdiye kadar iki oyunda soundtrack'lerden çok etkilenmiştim, biri Hitman2'ydi, biri de Mafia. Yine aynı opera havası geri geliyor. Keman/piyano ikilisi zaten bu tür bir oyuna gidebilecek en iyi fon. Bu yazıyı yazarken, arkada kapatmayı unuttuğum mafyanın resmi sitesinden tekrar ayarında iki saat falan aralıksız çalıp duran fon müziği inanın beni rahatsız etmedi, hala da etmiyor. Bunu yanı sıra radyo olacak oyunumuzda.

Müzik parçalarının bazıları gerçek lisanslı parçalar olacak o zamanın gözdelerinden, şehir hakkında gerçek haberler veren kanallar olacak. İlk oyundaki gibi polis arkamıza takıldığında sanki bize gaza basmamızı fısıldayan o kükremeli ve patlayan orkestra müziklerinden, şehrin huzuruna huzur katan viyolonsel ve keman sololarına kadar yelpaze geniş tutulacak. İlk oyunun hikâyesini yazan bu adamlara güvenim sonsuz. Eminim ki yazın sıcağındaki uykusuz ve ıslak gecelerimize eşlik eden kuru ve ateşli bir oyun geliyor. Tutunun derim.
meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla