Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08-17-2015, 01:25 PM   #1
meltem
Senior Member
 
Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 11.064
Standart Fable III - İnceleme

Amcamla ilerliyoruz. Karanlık ve ıslak. Önemli biri olduğumu hissettiğim günden beri üzerimdeki “tehlikeye atılmama” baskısından kurtulamıyorum bir türlü. Riske ne kadar az atılmam gerekiyorsa o denli çekiliyorum tehlikeye, elimde değil. Düşüncelerimden beni çekip alan, amcamın çığlığı oluyor. Hayır, nasıl böyle bir hata yaparım. Elim refleks olarak amcamı tutan gölgenin birine gidiyor. Anlık elektrik akımının ışığından gördüğüm kadarıyla vuruşum isabet ediyor, lakin düşmanım daha fazla kömürleşemeyecek kadar karanlık zaten. Gücümün çekildiğini hissediyorum ama hızlı karar vermeliyim, diğer elim silahıma gidiyor ve... Bam. Vurdum sanırım, amcamın ağlama sesine mantığımın fısıltısı eşlik ediyor. Düşüncesi saldırımın sonucunda artık amcam kör ve kaybettiğimiz yanında kazandığım şey acınası kalıyor. Çıkıyoruz mağaradan, amcam “Elimi bırakma” diyor. Bu laf beni şoktan çıkarıyor işte, gerçek dünyaya geri dönüyorum. “Lütfen, elimi bırakma.” Hıçkıra hıçkıra ağlıyorum, çünkü önümdeki uzun çöl bana bakıyor kum tepeleri ve tehditkar ateşiyle. Amcam ölmek üzere, inliyor. Halkımın bana, ayaklanmayı yönetmem için ihtiyacı var. Bencilce kendi hayatımı bir kefeye koyuyorum, diğerine amcamınkini. Hangi tarafın ağır bastığını görmek ise... Durduruyorum oyunu, yoksa dayanamayacağım.




Fable’ı Fable yapan nedir? Tabiki görevler

Ekran aydınlanıyor, sanırım oyun başladı. Lüks içinde bir hayat yaşıyoruz, bir elimiz yağda bir elimiz balda. 50 sene geçmiş. Fable 2’deki baş kahramanımızın çocuğuyuz ve ağabeyimiz Logan, Albion’un kralı. Fakat tabir caizse halka nefes aldırmıyor despot kardeşimiz. Bardağı taşıran son nokta ise ikinci oyunda yönettiğimiz karakter olan “babamız”a yapılan ağır haksız davranışlar oluyor. Vicdanımız rahat etmiyor ve anlıyoruz ki zaman, neyin doğru ve neyin kolay olduğu arasında seçim yapma zamanı. Doğru olanı seçerek kraliyet sarayında ayrılıyoruz, yabani dış hayata gururlu asi olarak atılıyoruz ve yeni bir hayata başlıyoruz. Amacımız ise bu kötü gidişe dur demek, ki bize görünen tek çıkar yol ise krala, yani kardeşimize karşı bir ayaklanma başlatmak. Hikayenin ilk bölümü bunu sağlamak için yeteri kadar takipçi toplamaktan ve devrimi (teorik olarak “darbe” de denebilir) şekillendirmekten oluşuyor. İkinci bölümü ise bunu başardığımız takdirde tacı giydikten sonra ülkeyi nasıl yöneteceğimizle ilgili. Tabiki ilk kısımdaki verilen sözleri tutup tutmamanın ikinci bölüme büyük bir gerçekçilikle etkisi olacak. Peter Molyneux’un ağzı oyunda neler olacağı konusunda çok sıkı olsa da “Ne ekersen, emin ol onu binbir şekilde biçeceksin” diyor.

Kral olunca işlerin zevksiz ve monoton bir hal alacağını düşünmeden geçemeyeceğim, ama bu konuda da açıklanan şudur ki; sürekli uğraşacağımız bir durum olacak. Tebdil-i kıyafet ile IV. Murat hesabı sokaklarda gezebilecek ve halkın nabzını tutabileceğiz. Kâh önemli suç yerlerini incelemeye gideceğiz, kâh savaşlara katılacağız. Zaten komşu ülke olan Aurora bize huzur vermeyecek. Yıldırım Bayezid hesabı. Albion ne kadar büyük olsa da daha büyük olan dünyanın sadece bir kısmı ve ilk defa olarak F3’de Albion sınırlarının dışına çıkılabiliniyor. Yelpaze geniş... Herkesin korktuğu bir kral olmak izlenebilecek yollardan biri ve sadece bu bile yeterince heyecanlandırıcı.


Elim gitmiyor başlamaya, erkenden bitecek diye

Eğer F2’ye aksiyon unsurlarıyla bezeli RPG dersek, F3 için RPG öğeleriyle donatılmış aksiyon oyunu ibaresi kullanılabilir. Daha dinamik ve akıcı bir oyun yapısı var. Bu da yeteneklerle ve menülerle nispeten daha az haşır neşir olacağımız anlamına geliyor. Deneyim puanı kazanımı bildiğimiz standart yollarla olmayacak (adam kes, yeni yer keşfet, seviye atla), bunun yerine oynayış doğrultumuzla ve topladığımız yandaşlarımızın sayısıyla orantılı olarak artacak. Kimilerini ayartmak için onların keyfine bağlı görevleri yerine getirirken ve sorunlarını çözerken, bazıları içinse sadece tatlı dil hoş sohbet yeterli olacak. Bu sayıyı 300.000’lere ulaştırabileceksiniz, lakin bu kadar insanı tek tek yağlamaya yağ yetmez. Kilit kişilikleri yanınıza çekerseniz veya büyük grupların sorunlarına çözüm, dertlerine derman olursanız tek hamlede büyük bir şehrin hepsini bile ittifak güçlerinize katabilirsiniz. Kısacası “Experience - Deneyim” yerine kullanılacak yeni kelimemiz “Taraftar sayısı”. Bu da demektir ki açılacak yeni mekanlar vb. özellikler yandaşlarınızın sayısıyla orantılı olarak karşımıza çıkacak. Ancak silah konusunda mantıksız konular göze çarpıyor. Yani, “Bu büyüyü kullanamazsın, en az 40 kişiyle arkadaş olman lazım” denilecek hali yok herhalde. Facebook etkilemiş sanırım bunları da.




İlk olarak, en büyük değişikliklerden biriyle başlayalım; büyü kullanımıyla. Fable 2’deki insanı esir eden savaş anı büyü kullanımını, çeken bilir. Bu durum tamir edilmiş ve cilalanmış olarak geliyor üçüncü oyunumuzda. Çatışma anında büyü değiştirme ne kadar zorsa, F3’de de bir o kadar kolay olması planlar arasında. Büyü menüsü sistemi artık bizimle değil (çok şükür). Eldivenler büyüleri temsil edecek ve elimizde ne varsa onu kullanacağız. Örnek olarak elimizde fireball eldiveni varsa büyü kullandığımız takdirde rakibimize ateş topu sallayacağız. Eğer diğer elimizde aynı anda lightning eldiveni olursa ateşle karışık elektrik şöleni rakibimizin kızarmasını garantileyecek. Buna benzer olarak, bütün büyüler birbiriyle birleşebilecek ve beş seviyeli olacak. İşleyen demir ışıldar hesabı, bir büyüyü ne kadar sıklıkla kullanırsak o kadar hasar kabiliyetimiz olacak.

Madalyonun diğer yüzü ise yakın dövüş sistemi, lâkin bu pek modifiyeye maruz kalmadan geliyor F2’ye oranla. Uzaktan dövüş sistemi ise Albion’un sanayi devrimine girmesiyle gelişiyor doğal olarak. Kalem kılıçtan keskindir belki de, ok-yay kardeşler kesinlikle barut-silah biraderler kadar acıtmıyor. Doğal olarak ok-yay yok yeni oyunda, sadece silahlar ve tüfekler var. Devil May Cry’ın Dante’si gibi gezeceğiz sanırım, sırtta kılıç elde altıpatlar. F2’deki hantallık burada da mevcuttu, ki şükür yeni oyunda gerçekçilik uğruna 3-4 saniyelik silah çekme ardından ateş etme gibi bir durum yok. Mel Gibson’ın Maverick’i gibiyiz, çektik mi silahı adamı anlının çatısından mıhlarız.

Şimdilik silah+büyü+yakın dövüş üçlüsü birbirleriyle arasındaki ani geçiş hızı ve kullanışlılığıyla göz dolduruyor. Oyunun demosundaki oynanış değişmezse zevksiz simülasyon tarzı oynanışın yerini sıkmayan ve tempolu ilerleyişe bırakacağına kesin gözüyle bakabiliriz.

meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla