Tekil Mesaj gösterimi
Alt 08-26-2015, 06:18 PM   #1
meltem
Senior Member
 
Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 11.064
Standart Crysis 2 (Ön inceleme)

Dünyayı kurtaran Amerika


"Central Park civarında 3 kişi kayboldu. Zaman geçtikçe kaybolanların sayısı artıyor. Tüm panolar aranıyor posterleri ile dolmaya başladı. Bir şeyler döndüğü gün gibi ortada....... Times meydanını hiç bu kadar boş görmemiştim. Etraf çok sessiz, binalar yıkılmış, araçlar yollarda ve etrafta uçuşan kağıtlar….Kısacası şehir zar zor ayakta duruyor. "

Uzaylı temalı yapımlar şimdiye dek bir çok kez kaleme alındı. Gerek sinema, gerek roman gerekse de oyun sektöründe sık sık uzaylılar ile insanların arasındaki mücadeleye yer verilmiştir. Kimi zaman E.T.’de olduğu gibi dostumuz olup evimize sığınan uzaylıları, kimi zaman ise District 9’da olduğu gibi dünyamızda mahsur kalmış olarak gördük. Acımasızca saldırıp yok etmenin eşiğine geldiklerinde ise sürpriz bir şekilde yenilgiye uğradıkları da oldu tabi ki. Buna benzer bazı istisnaları bir kenara bırakacak olur isek, uzaylılar bu yapımların büyük bir çoğunluğunda ise düşmanımız olarak karşımıza çıktı.





Oyunlara baktığımızda ise gene birçok istila konulu oyun görüyoruz. Bu oyunlar arasında son yıllara damgasını vuran en etkili yapım ise tabi ki Crysis olmuştur. Yerli kardeşlerin imzası bulunan Crysis, genel olarak firmanın önceki oyunu Far Cry'ın temelleri üzerine kurulmuştu. Şimdi gelin, ikinci oyuna geçmeden önce ilk oyunun temellerine değinelim.

Aslında ilk Crysis oyununa hiç bir şeyden haberimiz olmadan başlıyorduk. 2020 yılında geçen oyunun konusu ise çok daha öncelerine dayanıyordu. Kuzey Kore son yıllarda büyük atılımlar gerçekleştirmiş ve teknolojik olarak Çin'in bile üzerinde yer almıştır. Kuzey Kore hükümeti araştırmalarına devam etmek için Pasifik Okyanusunda kontrolü kolay sağlanabilecek adaları hedef almış ve burada yaşayan sivilleri katlederek birçok adanın kontrolünü ele geçirmiştir. Olaya klasik “Dünyayı kurtaran Amerika müdahalesi” ise 2020 yılına doğru başlamıştır.

Kimi zaman E.T.’de olduğu gibi dostumuz olup evimize sığınan uzaylıları, kimi zaman ise District 9’da olduğu gibi dünyamızda mahsur kalmış olarak gördük.


Adalardan bazılarında meydana gelen volkanik patlamalar ve Amerika verilerinin burada çok uzun yıllardır volkanik aktivite saptamaması, Amerikan hükümeti için de bardağı taşıran son damla olmuş ve Amerika harekete geçirmiştir. Bölgede kazı yapan arkeologlardan gelen yardım çağrısı ve devreye giren Nasa'nın olağan üstü bir ısı yükselişi saptaması ise akıllara tek bir şeyi getirmiştir ; Nükleer çalışmalar.


Hava kararınca mücadele başka bir boyut kazanıyor.


Crysis'e tamda bu noktada başlıyorduk. Delta ekibinin bir üyesi olan Nomad'ı kontrol ettiğimiz oyunun hemen başında adaya mecburi iniş yapıyor ve ekibimizden de ayrı düşüyorduk. Kuzey Korelilerin bizi pek hoşnut karşılamadığı ilk dakikalardan sonra ekip ile adanın tam ortasında bulunan bir gemi kalıntısı yakınlarında bir araya geliyor ve ekip üyelerinden biri olan Jester'a yapılan saldırı ile gerçeğe bir adım daha yaklaşıyorduk. Bu noktadan sonra Far Cry havasından sıyrılmayı başaran oyun keşfedilen yer altı mağaralarından, kalıntılara, oradan da Amerikan filolarına saldırıya kadar büyük bir macerayı bizlere sunuyordu. Paralel olarak bir işleyişe sahip olan Crysis: Warhead'te ise adanın diğer ucunda olanları görme şansını yakalamıştık. Bir üçleme olarak planlanan Crysis serisinin ikinci oyunu ise işte bu olaylardan tam üç yıl sonra yani 2023'te geçiyor.

Crysis genel olarak başarılı bir oyun olsa da bir çok yönden eleştirilerin de ortasında kalmıştı. Oyunun duyurusu ile birlikte eleştirilen birçok noktadan hareket ettiklerini açıklayan yapım ekibi, “Eleştirileri dikkate aldık ve Crysis 2’de hatalarımızdan ders almış bir şekilde karşınıza çıkacağız.” mesajını vermişlerdi. Fazlasıyla Far Cry’a bağımlı olan oyunun bu havasını dağıtmak için yapılacak tek bir şey vardı. O da orman temasını çok daha farklı bir alana taşımak.


New York, New York...


Zaten Far Cry'da mükemmel bir şekilde karşımıza çıkan bu tema Crysis'ta da kullanılmıştı. Bunun üzerinde ikinci oyunda da aynı temayı kullanmak istemeyen Crytek, radikal bir karar ile oyuncuları yemyeşil bir alandan yüksek gökdelenlerin arasına bırakmayı seçmişti. Açıkçası bu kararın bir çok oyun severde olduğu gibi benim için de sürpriz olduğunu söylemeliyim.

New York...New York...New York...Bazen "Nedir bu şehir halkının çektikleri?" diyesim geliyor. Zaten bir çok kez hedef olan ve dünyanın en önemli şehirlerinden biri olan New York gene ana mekan olarak karşımıza çıkıyor. Bir çok yapımda viran bir hale çevrilen New York'u Crysis 2'de de aynı şekilde göreceğiz. Zaten Cevat Yerli oyunun yapımında şehri yaratırken “I am Legend” ve “Day after Tomorrow” adlı filmlerden esinlendiklerini de açıklamıştı.



Bazı anlarda yanlız kalmamız da gerekecek.


Bu durumun artık klasik bir hale geldiğini düşünenlere ise yapım ekibinin cevabı gecikmiyor ; "Daha önce görmediğiniz bir New York göreceksiniz". Crytek ekibinden şahsi olarak tek ricam ise "Lütfen Özgürlük Heykelinin kafasını koparmasınlar" olacak. Çünkü bu klasik sahnenin, onlarca kez gözümüzün içine sokulduğunu hatırlatmak istiyorum.

meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla