Karakterimizin giydiği zırh-elbise başlı başına bir paragraf konusu  olduğu için buradan devam ediyorum. Bu elbise klasik bir bilim kurgu  FPS/TPS oyununda gördüğümüz elbiselere benziyor genel olarak (Gears of  War mesela), ancak çok daha yetenekli bir icat kendisi. Size korunma  sağlıyor, hava sağlıyor, yerçekimi sağlıyor en güzeli ise, ve en  yaratıcı yönleri ise Stasis ve Kinesis modülleri. Bu iki modül sayesinde  yerçekimi ve enerji kullanarak eğlenceli şeyler yapabiliyoruz. Kinesis  modülü bize kinetik bir fırlatma gücü veriyor, yaratıklara çeşitli eşya  ve parçaları fırlatıp atabildiğimiz gibi aynı zamanda nesnelerin  yerlerini değiştirmek için de kullanabiliyoruz.  Bir nevi Gravity-Gun  kendisi. Bu modülü elinizden çıkartmadığınız sürece limitsiz olarak  kullanabilirsiniz. Stasis modülü ise objeleri ve canlıları yavaşlatmak  için kullanılıyor, bu da aynı şekilde hem savaşırken hem de görevlerin  gerektirdiği işleri yaparken kullanılabiliyor. Prince of Persia’nın  zamanın kumlarını kullanıp düşmanlarını yavaşlatmasını hatırladınız mı?  İşte onun gibi. Stasis özelliği limitsiz değil, kullandıkça azalıyor ve  ara sıra gemide bulabileceğiniz Stasis istasyonlarından doldurmanız  gerekiyor. Elbisenin ve oyunun ortak bir yenilikçi ve yaratıcı özelliği  ise oyun içi göstergeler. Oyunda ekranın köşelerinde olması gereken HUD  arabirimleri yok, herhangi bir gösterge yok, Stasis göstergesi elbisenin  arka kısmından görülüyor, sağlık durumu ile birlikte. Diğer göstergeler  ise oyun içinde hologramlar ile çıkıyor, bu oyuna çok güzel sinematik  bir hava katmış, envanter, harita ve görev arabirimleri pencere olarak  açılmıyor, onun yerine elbiseden hologram olarak çıkıyorlar, böylece  oyun bölünmüyor ve gerçekten kendinizi o geminin içinde gelişmiş  teknoloji ürünü bir elbise içinde Isaac Clarke’ın yerine  koyabiliyorsunuz. Hologramlar açıldığında oyun duraklamıyor, yani  haritaya bakarken veya envanterinizi karıştırırken arkanızdan bir  yaratık “cee” diyerek çıkıp size saldırabilir, bu da güzel bir gerilim  öğesi katıyor ve sizi her an dikkatli olmaya itiyor. Çıkan tüm mesajlar,  video görüntüleri, ses kayıtları ve menüler tamamen hologram olarak  ekrana yansıyor, ve elbiseden çıktığı içinde belirli bakış açılarından  görünüyor, kamerayı sağa sola veya öne çevirdiğinizde göremiyorsunuz. 
  
 
     Silah geliştirme sisteminin yaratıcı noktalarından birisi ise  oyuncuların her parçayı sonuna kadar güçlendirip yükseltemiyor oluşu,  tek seferde hepsini birden son seviyeye çıkartıp süper güçlü bir  mühendis yaratamıyoruz, haliyle en çok neye ihtiyacımız varsa, en çok  neyi kullanmak istiyorsak onunla ilgili alanlarda geliştirmeler yapıp  uzmanlaşıyoruz. Kısaca oyun size her şeyi vermiyor, verebileceklerini  gösteriyor siz de seçim yapıyorsunuz. Kamera demişken, oyun öncelikli  olarak üçüncü şahıs olarak anılıyor, kamera açısı da değişken üçüncü  şahıs kamerası, tam olarak sağ omuz üstünden görüyoruz karakterimizi,  Resident Evil ve Silent Hill gibi korku-gerilim oyunlarındaki gibi sabit  kamera yok, onun yerine Gears of War tarzı omuz üstünden odaklanmış  yarı-sabit bir kamera var. Kamera açısında uygulanan bu tercih kimi  oyuncuların eleştirisine maruz kaldı. Ancak bana soracak olursanız  oyunun sizi bu şekilde kısıtlaması daha gerçekçi kılıyor oyunu ve sizi  daha çok geriyor. Zaten genel olarak karakterin bir savaşçı olmaması ve  süper güçlü olmaması ve oyunun menülerde bile duraklamamasını da  düşününce EA’in sizi gergin tutmak için elinden geleni yaptığını  anlıyoruz. Bu oyun size önünüze çıkan yaratıkları vahşice öldürüp gemiyi  temizlemekten çok her anında dikkatle ve gerginlikle ilerlemenizi  zorunlu kılıyor. Bu konuda bir uzay gerilimi olarak sonuna kadar hakkını  veriyor Dead Space. Isaac Clarke savaşçı değil dedik, üzerinde de  gelişmiş bir elbise var dedik, bu kadar işlevli bir elbisenin hafif  olmasını beklemiyorsunuz değil mi? Bu şey ağır, ve Isaac bir askerin  kondisyonuna sahip değil, haliyle çok hızlı hareket etmiyor. Adımları  benzer çoğu oyuna göre yavaş, koşma hızı bile Necromorph’lara nal  toplatmaya yetmiyor, ancak güvenli bir uzaklığa erişip saldırmanızı  kolaylaştırıyor. Bu noktada da Stasis modülünün ne kadar elzem olduğunu  sanırım belirtmeme pek gerek yok.   
 
     Silah ve alet edevat işine dönecek olursak, her özelliğin ve  silahın süper-mega ölüm makinelerine çevrilememesi size belirli bir  alana yönelme dürtüsünü veriyor demiştim. Bu öyle kolaylıkla verilecek  bir karar olmamalı, çünkü karşınıza çıkan yaratıklar birden fazla türe  sahip, tamam hepsi Necromorph olarak geçiyor ama farklı türleri var, tam  sayı verecek olursam tam 17 farklı tür var. Genel olarak bu arkadaşlar  doğrudan ateş ile ölmüyorlar, uzuvlarını, kol ve bacaklarını  parçalamanız gerekiyor. Kafalarını kopartabilirseniz elbette çok daha  işe yarıyor. Bunun için ana silahımız olan kaynak makinemizi nasıl  tuttuğumuz önemli. Dikey tutarsanız kol ve bacak kesmesi daha kolay  oluyor, yatay tutarsanız kellesini tiz vurulamanız kolaylaşıyor. Ancak  farklı Necromorph’lar farklı zayıflıklar ve güçlere sahip, haliyle her  silah ve her taktik hepsinde işe yarmıyor. Bu sebeple de oyunda doğru  anda doğru silahı seçip kullanmak hayatta kalmanızı garantileyen yegane  şey. Necromorph’lar düşmanlarını önce öldürüp sonra canlandıran bir nevi  vampir-mutant yaratıklar, öncelikli olarak kafaya ve göğüs kafesine  saldırıyorlar, bu yüzden de kol-bacak ve benzer uzuvlarını önce kesmek  işe yarayan bir çözüm, ancak kolay kolay ölmüyorlar belirtmem lazım,  emin olana kadar yaklaşmayın, birkaç parça kopsa bile tekrar  saldırabilir, iyisi mi yere düştükten sonra gidip bir de üstüne üstüne  basın. Oyunda yakın dövüş seçeneklerinden birisi “sinirle yerdeki  izmariti söndürme” hareketi. Yerde canlı olduğuna inandığınız bir  yaratık (bu bir insan cesedi de olabilir çünkü Necromorph’lar cesetleri  canlandırabiliyorlar kendilerine benzetip) varsa yanına gidip ağır bir  hamle ile ezebilirsiniz. Diğer yakın dövüş seçeneği ise yumruk oluyor.  Bu arada oyunun eleştiri alan yanlarından birisi de yakın dövüşün  ağırlığı, bence bu da olumsuz değil ve bilerek yapılmış bir tercih,  böylece yaratıklara fazla yaklaşmamanız gerektiğini öğreniyorsunuz, eh  zaten bir mühendisin de üçlü yumruk combo’su yapması beklenemez,  attığınız bir yumruk neredeyse karakterimizin dengesini kaybetmesine  neden oluyor, ancak indirdi mi de sağlam indiriyor Isaac.  
     Oyunun en önemli ve en sevdiğim özelliklerinden birisi yüksek kan  ve revan oranı. İlk başlarda ağır ve sakin geçse de oyunda ilerledikçe  daha farklı türlerde, daha hızlı yaratıklar çıkıyor ve uzaktan saldırmak  git gide zorlaştığı için kendinizi bir anda birkaç yaratık tarafından  çevrilmiş ve etrafta kopan ve uçan kollar, bacaklar, kelleler ve fıskiye  gibi saçılan kanlar arasında bulabilirsiniz. Oldukça vahşileşiyor oyun  ilerledikçe. Dead Space, savaşın pek kolay olmadığı bir oyun, farenin  hassasiyetini en üst seviyeye alsanız bile kamera dönüş açısı ve  karakterinizin bu dönüşlere verdiği tepki hızı sizi zor durumda  bırakmaya oldukça müsait olacak şekilde ağır. Omuz üzerinden yapılan  üçüncü şahıs kamera ve bu gerçekçi ağırlık oyuna daha da gerginlik  katıyor, kendinizi savunmasız ve o ağır elbisenin içinde hareket  kabiliyetiniz kısıtlanmış hissediyorsunuz gerçekten. Ne kadar tetikte  olursanız olun, ister geminin normal kısımlarında isterse de yerçekimsiz  ortamlarda havada süzülürken her an bir yerden siz görmeden bir şeyler  çıkıp size saldırabilir, tepki hızının düşüklüğü de mükemmel bir tat  bırakıyor. Üstünüzde gerçekten de elli kilo ağırlığında bir zırh varmış  gibi hissetmeye başlıyorsunuz. Özetlemem gerekirse oyunun sizi  aldatmasına izin vermeyin, bu Doom 3, Resident Evil 4 veya Gears of War  değil, sizi çok daha zorlayacak bir oyun. Uyarıldınız.