OyunKolik  

Go Back   OyunKolik > Oyun Bilgileri > Oyun Anlatımları ve İncelemeleri

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 03-16-2016, 05:59 PM   #1
Senior Member
 
Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 11.064
Standart Fallout 3




Savaş…Savaş Hiç Değişmez
Dünyada yukarıdaki dört kelimeyi duyduğunda tüyleri diken diken olacak ne kadar insan vardır bilmiyorum, umurumda da değil, tek bildiğim bu sayısın bir hayli fazla olduğu. Özellikle de seriye ait son tam sürüm RPG oyunu çıkalı 10 yıl olmuşken. Bugün piyasaya çıkan kaliteli bir oyunun küresel başarı ve beğeni toplayıp kendine has bir hayran kitlesi oluşturması, teknik olarak çok daha imkân dâhiliyken, pratikte çok da fazla örneği görülmüyor. Fallout, kim ne derse desin, gelmiş geçmiş en iyi oyunlardan birisidir, en iyi RPG, en iyi bilmem ne demiyorum, en iyi oyun diyorum. Belki fanatizmim objektif düşünmemi engelliyor olabilir, özür diliyorum ama bu da umurumda değil. Oyun dünyasında garip bir döneme girdik, yapımcı sayısı az, bağımsız oyun geliştiricileri yok denecek kadar az, çok uluslu küresel dev şirket ve holdingler, piyasanın büyük bir kısmını elinde tutmakta ve oyun dünyasının akışını kontrol etmekte. Her şey o kadar standart ve monoton hale geldi ki. Yeni bir oyunun çıkmasına neredeyse hiç şaşırmıyoruz, çünkü aynı oyunlar, serinin devamı, önü arkası derken aynı tarihlerde çıkıyor her sene, her şey önceden belli, yenilik namına bir şey görmek imkânsıza yakın. Belki doğal bir süreç diye düşünüyorum, 85-95 yılları arasında özellikle ve 2000’lere kadar piyasanın özellikleri, gücü ve etkinliği tam bilinmemekteydi, neyin oyunu olur neyin olmaz muallâkta olduğundan, hevesli yapımcılar, akıllarına gelen her şeyi denediler, tevekkeli geçtiğimiz bahsettiğim bu 15 yıl içerisinde oyun endüstrisinde düşük teknoloji, düşük ekonomik kaynak ve başarı ve oyuncu kitlenin azlığına rağmen son sekiz yıla oranla çıkan oyun sayısı ve çeşitliliği ve kalitesi kat ve kat fazla. Fallout, bu denemelerden üstün başarıya kavuşan oyunlar arasında bir yapım. Heyhat, hayatın tuhaf ironilerinden olsa gerek, PC oyun tarihinin en güzel RPG oyunları ile tanınan Interplay ve Black Isle, serinin üçüncü oyununu yapacak bütçeyi bulamayıp, iflas ettiler. İlerleyen teknolojinin bir dezavantajı da işte bu, yapım maliyetleri arttıkça küçük ve bağımsız firma ve stüdyolar, ellerindeki fikir ne kadar güzel olursa olsun, bunu satamıyorlar. Fallout’un hayran kitlesine bakacak olursak, bir açıdan da oyun dünyasının bu deneme yanılma döneminde, yani heyecanlı bebek adımlarını attığı yükselme devrindeki oyuncu profilini de tanımlamış oluruz. Dikkat, ileride elitizm ve ağır sosyolojik saptamalar vardır. Öncelikle o dönemin bilgisayar sahipleri, oyun oynayanları ve asıl RPG (masaüstü olan) oyunu takipçilerine bakacak olursak ortak özellikleri olarak karşımıza çıkan öğeler şunlar; ekonomik olarak orta veya yüksek sınıfa ait olmak (bir zamanlar PC dediğimiz şey pahalı bir oyuncaktı, yüksek fiyatı, düşük kabiliyetleri sebebiyle çok gerekli değillerdi, internetin de yaygın olmadığını düşünürsek, salt oyun veya merak için PC almak tuzlu bir yatırımdı), eğitim seviyesi ortalamada minimum üniversite öğrencisi veya mezunu, genel kültür açısından popülerden ayrılıp daha entelektüel ve bir yandan “geek” tabir edilen hobisel entelektüelliğe sahip olmak, yüksek yaş ortalaması (tabanda 18-20). Eh, Türk oyun sektörü bugün bile gelişmediğine göre o dönemlerde oynayabilmek için de iyi bir yabancı dil bilgisi gerekliydi. Internet kafelerin olmadığını da düşünecek olursak elimizde epey kısıtlı ama bir nevi kaliteli bir kitle kalıyor. Bu özelliklerin ve devamında gelecek saptamaların sadece PC oyunları konusunda olduğunu hatırlatırım. Şimdi, oyun tarihine bakacak olursak ilk PC oyunlarının yarış, spor veya FPS tarzı oyunlar olmadığını rahatlıkla görürüz. Bunun en büyük sebebi teknolojik yetersizliklerdi, elde olanlar ile yapılabilecek en iyi şey RPG oyunlarıydı. Bir de “geek” kitlenin oyunları yapan insanlar olmasıydı. Bu konuda şahsi olarak görüşüm zaten PC oyunlarının aslen RPG/FRP’den doğduğu şeklindedir ama bu bambaşka bir yazının konusu. Bunları neden anlatıyorum? Basit, bugünkü oyuncu kitlesine, piyasa ve pazarlama özelliklerine bakılarak aradaki farkı iyice görün diye. Bugün oyunlar çok daha geniş bir kitleye hitap ediyor, teknolojinin ucuzlayıp yaygınlaşması bunda etken olduğu kadar, ticari kaygılar sebebiyle oyunların her yaştan daha fazla insan tarafından oynanması isteği yüzünden kolaylaşmasında yatıyor. Eskiden yapımcılar ellerindeki her şeyi, beyinlerindeki yaratıcılığın ve zekânın son damlasına kadar olanı yaptıkları oyunlara dökerdi çünkü beğenilmek isterlerdi ve kanıtlanmak. Bugün ise ne çıkartırsanız çıkartın, birkaç oyun yazarına, dergilerin, sitelerin editörlerine bir miktar bahşiş verip, sansasyonel reklam kampanyaları yapıp oyununuzun tatmin edici bir satış yakalamasını sağlayabiliyorsunuz. Oralarda bir yerlerde devamlı oyun alıp oynayan bir kitle var, bunlar için ne ve nasıl olduğu fark etmiyor, elinde silah tutan bir karakter düşmanlara ateş etsin yeter zihniyeti taşıyanlar var ve bunun farkında olan yapımcılar nabza göre şerbet vermeyi çok iyi biliyor. Haliyle yapımcılarının önceliği içerik, kalite ve hikâyeden çıkıp görsellik, piyasa talepleri, popülerlik ve trendi takip etmeye yöneldi. İşte tüm bunlar, son zamanlardaki ortak sıkıntıların sebeplerinden belli başlıcaları. Fallout 3 hakkındaki endişeler de bunlardan kaynaklanmakta. Önceki iki oyunda bulunan göndermeler, resmedilen dönemin (retro 50’ler) popüler sinema, müzik ve benzeri öğelerine olan benzetmeler, “geek” kültürüne yönelik espriler ve güzellemeler, oyunun görsel veya eğlencesinden çok daha fazla etkilemiştir çok geniş bir kitleyi. Düşünün, kaç oyunda Monty Python and the Holy Grail’e göndermede bulabilirsiniz ki? Bu yazıyı okuyanlardan kaçının az önce verdiğim ismin ne olduğuna dair fikri var ki? Bu iki sorgunun cevapları ile Fallout 3 hakkındaki korkuların altında yatan formülü anlayabilirsiniz. Savaş…savaş hiç değişmez, oyuncular ve yapımcılar arasındaki savaşta ise, yapımcılar ve ticari kaygılar çoktan öne geçti bile. Bu durumda söyleyecek başka bir şey bulamıyor, ve eli mahkum bir şekilde hiç haz etmediğin Bethesda’nın çıkmasına 2 ay kadar bir süre kalan serinin son oyunu Fallout 3’e sarılıyorum ve gösterilen demolardan, tanıtım konferanslarından, açıklamalardan ve yapımcılarla yapılan söyleşilerden derlediğim Fallout 3 ön inceleme yazısına böylece başlıyorum.

Bindik Bir Alamete Gidiyoruz Kıyamet Sonrasına
Türkçe’yi anadilim olarak çok seviyorum, ama sadece anadilim olarak, ve terimsel anlamda bir çok alanda bir çok sebepten dolayı yetersiz gelmesi, kötü bir şey olsa da, yaratıcılığı köklediğinden hoşuma gidiyor aslında. “Post-Nuclear Role Playing Game”, 1997 yılında üzerinde Fallout yazan bir CD’yi bilgisayarımın 16x hızındaki CD sürücüsüne takıp yüklemeye başladığımda çıkan ekranın üstünde bu yazıyı gördüğümde bir garip karşılamış, ne olduğunu çok merak etmiştim. Aradan geçen on yıl içerisinde, üzerinde Fallout yazan her oyunu onlarca kez oynadıktan sonra, terimler, diller, akademik zırvalar vs hakkında böyle ukalalık yapmamı sağlayan eğitimden geçtikten sonra ve nükleer felaket sonrası dünyayı konu alan onlarca bilim kurgu filmini izledikten sonra, bu konuda hiç de göz ardı edilemeyecek bir yetkinliğimin olduğunu düşünüyorum ya, neyse. Kıyamet Sonrası, post-apocalyptic denen kavramın da Türkçe’ye yapabileceğim en mantıklı çevirisi. Soğuk savaş, nükleer tehlike, kıyıma uğramış insanlık, mutantlar, radyasyon yüzünden canavarlaşan böcekler… hepsinin o kadar sıkıcı ve kabak tadı veren temalar olması, ilk başta Fallout denen bu oyunu ve onun dünyasını başarısız bir Mad Max filmi oyunundan öteye götüremez diye düşündü bir kısım insanlık, lakin Black Isle öyle bir şey yapmıştı ki, adından övgüyle bahsetmeyecek birisini bulmak oldukça zor. Bilmeyenler için oyunun hikâyesini anlatacak olsam sayfalar yetmez, çünkü o kadar temelli, karışık, detaylı ve zengin bir hikâyesi var ki Fallout’un, nereden başlayacağımı asla bilemem. Bir takım derin devlet güçleri global nükleer bir savaş çıkartırlar, ve yer altına çekilip, ortalığın sakinleşmesini beklemeye başlarlar. Bu esnada halkın bir kısmını “kurtarma” adı altında geniş bir deneye tabii tutarlar. Fallout’da karşımıza çıkan “Vault” sığınakları aslında birer deneydir ve her biri farklı şeyleri test etmek üzere inşa edilmiş ve doldurulmuştur. İlk oyunda suyu biten Vault 13’ten çıkıp çölleşmiş California topraklarında radyasyon dolu bir dünyada maceralara atıldık sonunda büyük bir mutant tehlikesini yok ederek. İkinci oyunda ilk oyundaki kahramanın genlerini taşıyan yarı-vahşi, köylü bir adamdık ve bu sefer evimize bereket katmak gayesiyle yola çıktık, ama elbette işler çetrefilli bir hal aldı ve derin devlet ile pis oyunlarını ortaya çıkarıp, hain emellerine bir son vererek oyunu bitirdik.

Radyoaktif Bebek Adımları
Yaklaşık bir yıldır yeni Fallout oyunu hakkında Bethesda bilgiler sızdırıp durmakta, bunlara göre oyun 101 numaralı Vault’un sakini bu seferki kahramanımız. Oyun Fallout 2’nin 30 yıl sonrasında başlıyor. Ana kamera açışı birinci şahıs ama bu demek değil ki Fallout 3 bir FPS (neyse ki). Kamerayı üçüncü şahıs olarak kullanmak mümkün, hatta istediğiniz açıya ayarlayabiliyorsunuz, dileyen klasik Fallout izometrik kamera açısına getirebilir yani. Vault 101, eski Amerika Birleşik Devletleri’nin başkenti olan Washington DC’de konuşlanmış bir vault. Bethesda’nın adını en çok duyurduğu Elder Scrolls RPG serisinde karakter yaratımı kısımlarını bilirsiniz, genellikle oyun ile birlikte başlayıp devam eden, senaryo ve oyun ile doğrudan entegre bir şekilde karakter yaratımı halledilir. Fallout 3 de bu şekilde bir karakter yaratım sekansına sahip olacak, oyuna başladığınızda karşınızda karanlık ve bir takım sesler olacak, seslerden bir doğumhanede olduğunuzu anlamanız uzun sürmüyor, babanız ve doğumu yapan doktorun konuşmalarını duyduktan sonra oyundaki ilk seçenek geliyor karşınıza, karakterinizin cinsiyet seçimi. Bu esnada X360’da A tuşuna, PS3’de X’e basarak yenidoğan karakterinizin ağlamasını sağlayabilirsiniz, herhangi bir etkisi olmayan ama eğlenceli bir şey. Karakter yaratımındaki bu ilk aşamada yapacağınız cinsiyet tercihi oyunun geri kalanında size nasıl hitap edileceğini de belirliyor.



Sonraki aşamada sevgili babanız “büyüme projektörü”nü kullanarak sizin ileride neye benzeyeceğinizi görmeye çalışıyor, bu nokta da karakterinizin dış görünüşünü belirliyorsunuz babanızın yerine. Bir çok değer ve özellik var, ister önceden hazırlanmış taslakları kullanın isterseniz kendinize ait olan bir karakter yaratın size kalmış. Saç, sakallar, renk, uzunluk, yüz hatları hepsini bu aşamada belirliyorsunuz. Karakterinizin görünüşünü belirledikten sonra nihayet babanızı görme şansınız oluyor, büyüme projektöründe belirlediğiniz tip ne ise babanız da ona benzer şekilde oluşturuluyor dış görünüş olarak. Böylece babanızın ileride sütçü, tüpçü, postacı gibi mesleklere kin gütmesi engellenmiş oluyor aranızda bir benzerlik bulunduğu için. Ekran kararıyor ve tekrar gözünüzü açtığınızda bir yaşında buluyorsunuz kendinizi.

Bu üçüncü aşamada tam bir bebeksiniz, anneniz doğumda hayatını kaybettiği için size babanız bakıyor, etrafta paytak paytak ilerlerken sizi izliyor sizinle oynuyor vs. İşine giderken de sizi çocuk kafesinin içine bırakıyor ki o yokken yaramazlık yapmayın. Bu noktada gerçek anlamda bebek adımlarını atıyorsunuz, oyunun dünyasında nasıl hareket edip ilerlemeniz gerektiği bu noktada anlatılıyor, ayrıca diğer objelerle etkileşime nasıl geçileceği de anlatılıyor ve hatta gösteriliyor bizzat, önce kafesin kapısını açıp dışarı çıkarak sonra da sandalyelere vs tırmanarak küçük yaşta Fallout dünyasında nasıl hareket edeceğinizi öğreniyorsunuz. Derken üzerinde “You’re SPECIAL” yazan bir çocuk kitabı karşınıza çıkıyor, şarkılar, tekerlemeler ve resimleri ile tam bir çocuk kitabı gibi görünüyor ama aslında çok daha fazla şey sunuyor. Fallout 3, diğer Fallout oyunları gibi SPECIAL rol-yapma sistemini kullanıyor temel olarak, açacak olursak Strength (Güç), Perception (Sezgi ve Duyular), Endurance (Dayanıklılık), Charisma (Karizma), Intelligence (Zeka), Agility (Çeviklik) ve Luck (Şans) oluyor sistemin temel parçaları. Kitabı açtığınızda her bir sayfanın bir karakter niteliğine ayrılmış olduğunu göreceksiniz, her sayfada o niteliğe puan ekleyip çıkartabiliyorsunuz. Toplamda dağıtabileceğiniz belirli sayıda puan var haliyle bu noktada dikkatli olun ve iyi düşünüp doğru karar verin. Çünkü karakter nitelikleriniz oyunda kullanacağınız karakterin nasıl olacağını belirleyecek, nasıl bir karakter ile oynamak istiyorsanız ona göre seçiminizi yapın. Niteliklerinizin puanları aynı zamanda yeteneklerinizi kullanırken de etkili olacaktır. Dayanıklılığı yüksek olan karakterler daha fazla “HP”ye (hit point, can) sahip olurken, Gücü yüksek olanlar daha yüksek hasar bonusu alır, Çevikliği fazla olanlar ise fazladan AP (action point, hareket puanı) elde ederler. Black Isle RPG’lerinde tema ve senaryo ne olursa olsun her zaman için en önemli nitelikler Zeka ile ilgili olanlardı. Yüksek Karizma ve Zeka puanları ile daha çok görev alıp daha verimli diyaloglar elde ediyorduk, Bethesda bu sistemi oyunun gidişatı nazarında nasıl kullanacak bilemiyoruz henüz, ama yine de zekaya önem vermenizi salık veriyorum ben. Unutmayın, dayanıklılık ve gücünüzü silahlar ve zırhlar ile arttırabilirsiniz, ancak zekanızı ve karizmanızı yükseltecek objelere pek sık rastlanmaz. Bebeklik hayatınızın bu kısmında babanızın size söylediği bir söz var hayatınızın geri kalanında önemli rol oynayacak, ne olduğunu söylemiyorum zevki bozmamak için ancak İncil’den bir alıntı olduğu ipucunu verebilirim. Bu aşamada da A veya X tuşlarına basarak anlamsız bebek sesleri çıkartabilirsiniz.



Bu kısmı da geçtikten sonra bir kez daha zamanda yolculuk yapıp on yıl sonrasına geliyoruz, bu aşamada ise onuncu yaş günümüz kutlanmakta Vault içinde, onuncu yaş Vault sakinleri için önemli bir yaş ve Vault insanlarının hayatlarında önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor, bir nevi yetişkinliğe atılan ilk adım diyebiliriz. Bu sebeple de Vault 101 yöneticisi size kendinize ait Pip-Boy 3000’ininizi takdim ediyor. Pip-Boy, önceki oyunlarda da bulunan bir arabirim aparatı, eskiden kıyafetinize “Vault Suit”e entegre bir bilgisayardı şimdi ise sol konulunuza bilek kısmından takılan bir kol bilgisayarı şeklinde çıkıyor karşımıza, Pip-Boy 3000 ile envanter ekranına, görevlere, karakter yönetimine ve oyun sistemi ile ilgili diğer mekaniklere çabuk ve kolayca ulaşabiliyorsunuz. Doğumgünü partinizde diğer insanlar ile ilk defa etkileşime geçip konuşacaksınız ve böylece oyunun diyalog sistemi ile tanışmış olacaksınız. Hediye olarak size ayrıca bir BB Gun veriliyor ki kendisi bizim bildiğimiz plastik bilye atan havalı silahlarından farksız teknik olarak, bu şekilde de oyunun dövüş sistemi ile ilk defa tanışacaksınız.

Sanırım Bize Bir Şey Anlatmaya Çalışıyor
Karakter yaratma sistemi hakkında şimdilik bu kadar yeter, bu sistemin son aşaması GOAT adında bir test (Generalized Occupational Aptitude Test – Genel Mesleki Kabiliyet Sınavı) bir nevi kıyamet sonrası dünyanın ÖSS’si gibi bir sınav. Sınav sonuçlarına göre diğer yetenek ve kabiliyet skorlarınız belirleniyor. Ayrıca Vault içinde yapabileceğiniz bir iki ufak görev ile sonradan babanız ile aranızdaki ilişkiyi şekillendiriyorsunuz. Fallout 3’de önceki oyunlarda olduğu gibi 14 yetenek (“skill”) var ve bunlardan üçünü “tag skill” olarak ana yeteneklerimiz olacak şekilde seçebiliyoruz. Oyuncu olarak karakterimiz maksimum 20.seviyeye kadar yükselebiliyor. Önceki Fallout oyunlarında Traits olarak bilinen karakter özellikleri Perk’ler ile birleştirilmiş Fallout 3’te, her seviye yükselmesinde bunlardan bir adet seçebiliyoruz. Karakter yaratımı sahnesine geri dönecek olursak Fallout severleri en çok heyecanlandıran ve sevindiren eklentilerden birisi karşımıza çıkıyor, Dogmeat, ilk oyundaki sadık köpeğimiz (ikinci oyunda da özel bir karşılaşmada kendisini bulabiliyorduk).



Dogmeat, Fallout 3’te özel bir NPC olarak karşımıza çıkıyor ve eşlikçi bir karakter olarak bize katılıyor. Teknik olarak ilk iki oyundaki Dogmeat ile aynı köpek değil ama oldukça benziyor, ve pratik anlamda da tam bir Dogmeat, size savaşta yardımcı olmaya çalışıyor ve dikkatli olmazsanız minigun’dan çıkan kurşunlara kurban gidebiliyor. Önceki oyunları oynayanlar Dogmeat’i hayatta tutmanın asıl görevleri yapmaktan bile daha zor olabildiğini hatırlayacaktır. Bu sefer Dogmeat biraz daha akıllı ve söz dinler bir hayvan, isterseniz eve dönmesini söylüyorsunuz ve o da Vault 101’e geri dönüyor, isterseniz arkanızda durup savaşa karışmıyor, veya düşmanların arkasından dolanıp onların dikkatini dağıtabiliyor. Hiç olmadı ona gidip yiyecek, silah, kurşun ve benzeri objeleri bulup getirmesini söyleyebiliyorsunuz. Sizinle havlamalar ve hırlamalar aracılığı ile iletişim kurabiliyor. Kendisini çölde buluyoruz, sahibi bir grup eşkıyanın saldırısına uğruyor ve sahibi öldükten sonra kurtarmayı becerirseniz onu sizin peşinize takılıyor.

Dogmeat’i bırakıp oyunun dövüş sistemi ve genel mekaniğine iyice bir göz atalım. Fallout 3, birincil olarak birinci şahıs kamerasından oynanıyor ve bir anlamda bir FPS’ye benziyor, basitçe fareyi kullanıp ekranda düşmanlar üzerinde nişan alıp ateş ediyoruz, ancak el-göz koordinasyonu ve reflekslere çokça dayanan tarzda bir oyun değil çünkü SPECIAL sistemini ve kendine ait dövüş sistemini temel alıyor, bu noktada da yeteneklerinizin, kabiliyetlerinizin, kullandığınız silah ile merminin ve hatta üzerinizdeki zırhın bile savaşta aktif bir rolü olabiliyor. Misal olarak, zarar görmüş ve dayanıklılığı azalmış bir minigun ile “big guns” yeneteğiniz düşükken ateş etmeye çalışırsanız hedefi tutturmakta ve doğru dürüst hasar vermekte zorlandığınızı göreceksiniz. Silah ve objelere getirilen dayanıklılık özelliği oyuna hoş bir hava katmış, kullanıldıkça ve hasar gördükçe objelerin dayanıklılığı ve haliyle de güvenilirliği azalıyor, dayanıklılığı düşük bir silahın sıkışma veya kurşun yükleme hızında düşüş gibi sorunları olabiliyor. Fallout 3 için “silahlı Oblivion” dendiğini mutlaka duymuşsunuzdur, evet bol bol silah var oyunda, eski Fallout’lardan hatırlayacağımız lazer tüfekleri, makineli silahlar ve çeşitli el bombaları etrafı darma duman etmek için kullanılabiliyor. Genel olarak dövüş gerçek zamanlı ilerliyor normal bir FPS gibi ancak bunun yanında AP (hareket puanı) kullanarak çalıştırabileceğiniz VATS isminde bir sıra tabanlı dövüş sistemi de var. VATS, yani Vault-Tec Assisted Targeting System çalıştığı zaman aksiyon duruyor ve gerçek zamanlı olmaktan çıkıyor siz de böylece farklı düşmanlara ve düşmanların farklı nahiyelerine nişan alabiliyorsunuz, nişan almak istediğiniz bölge hakkında VATS size ne kadar vurma şansınız olduğunu söylüyor, oyun bu şekilde durduğunda yapacağınız eylemleri sıralayabiliyorsunuz yeterli AP’ye sahip iseniz eğer. Karakterin kontrolü sizde değilken ve verdiğiniz hareket ve ateş emirlerini yerine getirirken başka düşmanlar sizi yaralayabiliyor, ancak normalde olacağından daha az hasar alıyorsunuz. Bu şekilde oyun tekrar başladığında karakteriniz sırayla gerçekleştiriyor hareketleri, şuna ateş et şuraya bomba at şu mutantın da kafasına sık gibi emirler sıralayabiliyorsunuz. Bu esnada kontrol sizden çıkıyor ve kamera üçüncü şahıs olarak değişiyor, sinematik bir şekilde dışarıdan bir gözlemci edasıyla savaşı izlemek kalıyor size de. Bittiğinde tekrar gerçek zamanlı oluyor oyun ve AP göstergeniz dolmaya başlıyor. Hareket puanlarınızın tekrardan dolma hızı ne yaptığınıza bağlı, eğer orada öylece dikilirseniz daha hızlı doluyor, ancak ateş edip hareket etmeye devam ederseniz daha yavaş doluyor. Dövüş sistemi bu anlamda ne eski Fallout sistemine ne de normal bir FPS mekaniğine benziyor ve oyuna daha çok taktik bir hava katıyor. Lakin hedef alma sisteminde, yeni adıyla VATS sisteminde önceki oyunlarda olup da bulunmayan iki nokta var, kasık bölgesi ve gözler. Diğer vücut bölgeleri duruyor, isterseniz düşmanın silah tutan kolunu vurup onu etkisiz hale getirebilirsiniz. Tabii sizin vücudunuzun da spesifik bölgeleri hedef olabiliyor, sakatlanan vücut kısımlarınızı düzeltmek için yüksek doktorluk yeteneğinizin olması lazım, bu işlemi hızlandırmak için yeni bir seçeneğimiz var, stimpack’leri vücudun belli kısımlarına doğru uygulayarak sakatlanan veya hasar gören kol, bacak gibi nahiyeleri daha hızlı iyileştirmek mümkün. Bu arada fırlatılan el bombalarını da taktik VATS ekranında hedef alıp ateş ederek (tutturabilirseniz) yere düşmeden düşman üzerinde patlamalarını sağlayabilirsiniz.



Radyasyondan Koşarak Kaçamazsınız
Dövüş sisteminde eğlenceli bir eklenti gözüme çarptı. İlk iki oyunda da yıkım saçmak için kullanılan favori silahlardan birisi roketatardı. Roketatara farklı türden roketler koyup ateş edebiliyorduk. Fallout 3’te ise namluya sığan her şeyi roketatara tıkıştırıp ateş etmek mümkün. Buna oyuncak ayılar da dahil. Bethesda Fallout’un eğlenceli ve absürd yanlarını dikkatinden kaçırmayarak zekice yeni şeyler eklemeyi başarmış. Benim de sempatizanları arasında olduğum bir silah var ki Fallout’da en güçlü silahlardan bile kullanması daha zevkli, Power Fist. Nükleer yakıt kullanarak çalışan bu gelişmiş “eldiven”in yıkım gücü arttırılmış F3’te, düşmanların suratını gerçek anlamıyla dağıtmak mümkün. Oyun içi videolarda görünen bir diğer silah var ki tamamen yeni bir eklenti Fallout cephaneliğine ve oldukça iştah kabartıcı. Fat Man adındaki bu arkadaş minyatür atom bombaları atıyor kurşun olarak. Geride ise düşman veya düşmanlara ait mikroskobik kalıntılar ve mini bir mantar bulutu oluşuyor. Fallout’un en sevilen iki klasik yeteneği üçüncü oyunda da oldukça işlevli bir şekilde kullanılabiliyor. Sneak ve Steal. Sinsice yaklaşık diğer karakterlerin ceplerini yoklayabiliyorsunuz, dahası sadece çalmakla kalmayıp ceplerine bir şeyler de koymak mümkün artık. Başarılı olursanız bir NPC’nin cebine el bombası bırakıp kendisini istemi dışında bir canlı bombaya dönüştürmek mümkün. Dövüş seçeneklerinin arttırılmış olması, eğlenceli ve yaratıcı mekaniklerin eklenmesi beni gerçekten heyecanlandırıyor. Tek merak ettiğim “Stimpack Kill” hala yapılabiliyor mu acaba… Dövüş sistemi dâhilinde yapay zeka eskisi gibi korktuğunda veya kazanamayacağını anladığında topuklayabiliyor. Aynı zamanda siz de dövüşten korktuğunuzda veya vazgeçtiğinizde silahınızı indirip teslim olabiliyorsunuz.

Oblivion’daki gibi hızlı koşma (sprint) F3’te yok, onun yerine silahınızı indirdiğinizde biraz daha hızlı hareket ediyorsunuz. Dünya haritası Oblivion’dakine oldukça benzemekte, daha önceden ziyaret ettiğiniz yerlere harita üzerinden hızlıca gidebiliyorsunuz. Ayrıca zaman geçirme seçeneği de aynen bulunuyor, iyileşmek veya oyun saatinin beklediğiniz vakte gelmesi için bunu kullanabiliyorsunuz.



Envanterinizde ne kadar eşya ve silah taşıyabileceğiniz karakterinizin Güç niteliğine bağlı ve ağırlık hesabı ile taşıma kapasiteniz belirleniyor. Silahlara Pip-Boy 3000’i kullanarak ulaşıyorsunuz. Tabii çeşitli yöntemler ile kapasitenizi arttırmak mümkün, Pack Mule perk’ü Fallout 3’te de buluyor ve size normalden daha fazla yük taşıma imkanı sağlıyor. Fallout silah ve kurşun çeşitliliği açısından benzersiz sayılabilecek bir seri olduğu için mümkün olduğu kadar çok şey taşımak isteyeceksiniz. Ne zaman ve nerede hangi kurşun ile silaha bulacağınız asla belli olmaz çünkü, üstelik bu sefer görünürde kullanabileceğiniz bir araba da yok.

Kıyamet Sonrası Oblivion? Hadi Canım!
Fallout’da 2D arkaplan ve çevre yapılarına alışmıştık, en katlı ve derin Vault da 3 hadi bilemediniz 4 katlıydı, Fallout 3, kıyametin ardından ayakta kalabilmiş daha büyük yapıları içeriyor, özellikle açık alanlar olabildiğine geniş ve detaylı, haliyle daha çok tehlike ve tehdit sizi bekliyor olacak. Oyun RPG öğelerini kaybetmemiş çoğunlukla, haliyle çıkan her düşman ile savaşmak zorunda değilsiniz, canınız o gün mutantlar ile uğraşmak istemiyorsa arkalarından gizlice sıvışabilir veya hiç olmadı koşup kaçabilirsiniz. Fallout aslen zaten Oblivion tarzı geniş bir dış çevreye sahipti, sadece bunu üç boyutlu yapmıyordu, bu açıdan Fallout 3 bir yerde Oblivion’ın karanlık ve alternatif bir gelecekte geçen haline benziyor demek yanlış olmaz ama sakın bunu kötü anlamda anlamayın.



Grafik olarak Fallout bu yıl çıkmış ve çıkacak olan oyunlardan oldukça önde, tabii ne tür bir sistem gereksinimi isteyecek PC için henüz belli değil, ancak sağlam olacağı kesin. Çölde (Wasteland) tozları ve toprak parçalarını sürekli uçuşurken görebiliyorsunuz, gri ve sarı sepia tonlarındaki çevre oldukça kasvetli. Eskimiş lastikler, hurdaya dönmüş araçlar, yıkık binalar ve otoyollar oldukça gerçekçi ve canlı duruyor, zeminin bir parçası olarak değil sanki gerçekten birisi alıp eliyle yerleştirmiş gibi. NPC’ler birbirinin kopyası değil, her biri farklı kıyafetlere ve sese sahip ayrıca diyalog seçeneklerinde farklı karakterler olduklarını görmek mümkün. Bu RPG oyunlarında görmek istediğimiz bir şey işte. Çevrede bulunan yapıları aynı zamanda korunmak ve saklanmak için de kullanabilirsiniz. Yerde bulduğunuz içkileri hatta kimyasal maddeleri kullanmak işinize yarayabilir, ama dikkatli olun alkol tüketmek karizmayı arttırırken fiziksel niteliklerinizi düşürüyor. Kimyasallar ise bağımlılık yapabiliyor. Bu arada belirtmem gereken bir nokta daha var çevre ile ilgili, tamamen olmasa bile çevre öğeleri kısmen yok edilebiliyor. Belki haritadaki koca bir binayı dümdüz edemeyeceksiniz ama kenarda duran o arabayı havaya uçurabilirsiniz.

Hikayeye dönecek olursak, karakter yaratımından sonra asıl oyun karakterimiz 19 yaşındayken başlıyor, birden bire babanız ortadan kayboluyor arkasında hiçbir iz bırakmadan, siz de Vault 101’in kapısını aralayıp acımasız ve vahşi topraklara adım atıyorsunuz. Bethesda oyunun senaryosu ve görevleri hakkında ser verdi sır vermedi haliyle ne nasıl olacak neden olacak çok bir bilgimiz yok, ancak eski dostlarımız Brotherhood of Steel ve Super Mutants (Enclave kalıntıları) piyasada bu oyunda da. Ancak bu iki grup dünyanın genelinde nasıl bir kontrole sahip ve karakterimiz bunlara nasıl yaklaşacak belli değil. Oyun dünyasının geniş ve açık olduğundan defalarca bahsettik, bir kez daha bahsedelim, yapımcılar oyunun muhtemel 100’e yakın sonunun olduğunu söylüyor, oyun içindeki davranışlarınız ve kararlarınız mütemadiyen oyunun nasıl biteceğini belirleyecek. Bu da demek oluyor ki her oynadığınızda farklı tatlar almak mümkün olacak. Yapımcılar oyunun taktik ve RPG öğelerinin birbirini tekrar eden, benzer ve sıkıcı şeyler olmaması için oldukça çaba sarf etmişler. Bu arada oyunda para birimi olarak ilk oyundaki gibi şişe kapakları kullanılıyor. Rastgele çıkan “encounter”lar Fallout 3’de de bizi bekliyor olacak. Bunlar sadece düşman değil, herhangi bir şey olabilir, Fallout sadece düşmanlardan ve savaştan oluşmuyor. Önceden geçtiğiniz yerlerdeki düşmanları temizlediyseniz tekrar orayı ziyaret ettiğinizde bölgenin özelliklerine, ve hikayede neler yaptığınıza bağlı olarak belirli bir kısmı tekrar çıkacak. Aynı düşman güruhunu sekiz kere üst üste öldürmeyeceksiniz yani. Oblivion ve Fallout serilerinde farklı olan bir oyun mekaniği vardır, Oblivion’da nereye giderseniz gidin düşmanların ve yaratıkların gücü karakterinizin o anki gücüne göre ayarlanarak belirlenir. Fallout’da ise oyunun en başında mutantlar ile kapışmaya kalkışırsanız tabancanızın ve deri ceketinizin roketatarlı ve Enclave Power Armor’lı mutie’lere karşı pek etkili olmadığını acı bir biçimde öğrenirsiniz. Fallout 3’de aynı bu şekilde, zamansız hareketler sonunuzu getirebilir. Haliyle ne kadar özgür olursanız olun, senaryoyu takip etmek önemli bir husus.



On Parmakta On Marifet
Fallout serisi zaten kendi başına bol bol oyun içi obje bulunduran bir seriydi, kitaplıklar, masalar, dolaplar açıp bakacak ve yağmalayacak çok fazla şey vardı, Bethesda oyunları da bu konuda oldukça nama sahip, haliyle Fallout 3 tonlarca yağmalanacak eşya vaat ediyor. Bulduğunuz (daha sıklıkla gerçekleşme ihtimali ile) ve çaldığınız eşyaları varolan eşyalarınızı tamir edip değiştirmek için kullanabiliyorsunuz. Repair yeteneğiniz ne kadar yüksek ise üzerinde çalıştığınız alet daha iyi işlev sağlıyor. MMO’lardaki yeteneklere benziyor bu açıdan, ne kadar yetenekli iseniz elinizi sürdüğünüz silah o kadar sağlam ve uzun ömürlü oluyor.

Oyuncuların önündeki opsiyonlardan en çok kullanılacaklar eminim ki hırsızlık ve yağmacılık ile ilgili olanlar olacak. Bunların bir kısmı önceki oyunlardan farklı işliyor artık. Mesela karşınıza çıkan bilgisayarlara sızıp ele geçirmek için gerekli yeteneğe sahip olmak dışında bir de çıkan ekrandaki mini oyunu tamamlamanız gerekiyor. Bioshock’da olduğu gibi aynen. Kilitleri açmak için de çıkan ekrandaki maymuncuk-vari düzeneği çalıştırıp doğru konuma getirmeniz gerekli, bu da Splinter Cell’de olduğu gibi. Oyunun en son gösterilen sürümündeki tüm yetenekleri sıralayalım:

• Barter: Alış verişlerinizde zararlı veya karlı çıkmanızı belirliyor.
• Big Guns: Adından da belli, büyük silahları etkin bir biçimde kullanmak için gerekli.
• Energy Weapons: Plasma ve lazer silahlarını etkin bir biçimde kullanmak için gerekli.
• Explosives: El bombaları ve mayınlar ile yerleştirdiğiniz patlayıcıların etkinliğini, gücünü ve elinizde patlama ihtimalini belirliyor, aynı zamanda tuzak olarak yerleştirilen mayın ve patlayıcıları etkisiz hale getirmede önemli.
• Medicine: Stimpack veya diğer yöntem/araçlar ile ne kadar HP kazanacağınızı belirliyor.
• Repair: Eşyaların ve silahların tamir edilmesini, ve el yapımı eşyaların dayanıklılığını arttırmada kullanılıyor.
• Science: Bilgisayar kullanma etkinliğinizi, ve dolayısıyla hacker yeteneğinizi belirliyor.
• Small Guns: Normal ateşli silahları etkin bir biçimde kullanmak için gerekli.
• Sneak: Düşmanlara ve diğer karakterlere çaktırmadan gizlice ilerlemek ve saklanmak için gerekli, ne kadar yüksekse gizli iken arkadan yaptığınız saldırıların kritik zarar verme şansı da yükseliyor.
• Speech: Diyalog esnasında diğer karakterler ile ne kadar iyi iletişim kurup, ağızlarını ne derecede yoklayabildiğinizi belirliyor.
• Unarmed: Ateşli silah kullanmadan verebileceğiniz zararı belirliyor (yumruk, tekme vs).



Fallout 3, üç farklı platforma çıkacak, PC, PS3 ve X360. PS3 ve X360 arasında çok bir fark yok, ancak PC sürümü grafik kalitesi bakımından biraz daha üstün görünmekte. Kontroller konsollarda uygun bir şekilde yerleştirilmiş ancak yine de böylesi devasa bir oyunu oynarken insan elinin altında 3-5 tuştan daha fazlasını arıyor, bu açıdan özellikle kısayollar atayıp kullanmada PC klavyesi iki oyun kolundan da üstün. Oyunun geneline dönecek olursak, Fallout her zaman için abartılı şiddeti ile ünlü olmuştur, Fallout 3’de bu bağlamda öncü oyunlardan eksik kalmıyor, patlayan kafalar, kopan kollar, havada uçuşan kaburga kemikleri nükleer çölün ne kadar vahşi olduğunu adeta perçinliyor kafamıza. GTA IV’e şiddet içeren oyun mu diyorsunuz? Bir de Fallout 3’ü görmeniz lazım, mutantların vücutlarındaki kan miktarı normal insanlardan ne kadar fazlaymış kendi gözlerinizle görün. VATS sistemi düşmandan kopan dişlerin veya gözlerin dikkatimizden kaçmamasını sağlıyor, VATS’a girip ateş edeceğiniz yerleri belirleyip seçtiğinizde ve sonuçlamak için düğmeye bastığınızda ortaya çıkan görüntüler ağır-çekim, yakın-çekim ve detaylı çekim gibi sinematik efektler ile zenginleştiriliyor.

Sonuç olarak, söyleyebileceğim başlıca şey beklediğimize değecek olacağı. Evet tamamen eski Fallout’lar gibi olmayacak F3, ve evet Oblivion’a bir çok açıdan benziyor, ama bu oyun tamamen bir kopya veya özenti değil, gerçekten kendi adına yenilikler sunan, orijinal ve bol eğlence ile güzelce geçirilecek bol bol zaman vaat ediyor. Senaryo olarak Bethesda oyunu alıp nereye götürecek bunu anca oyun çıktıktan sonra birlikte göreceğiz. Ancak şunu da görmedik değil, Oblivion birçok açıdan güzel bir oyundu ama eksiklikleri ve hataları da vardı, Bethesda aldığı şikâyetleri görüp değerlendirip bunların düzgün bir biçimde Fallout 3’te canlandırmaya çalışmış ve teorik olarak başarmış. Her ne kadar gerçek zamanlı dövüş ve birinci şahıs kamera olsa da VATS sisteminin kullanılması oyunda neredeyse zorunlu ve farklı açılardan oyunu oynayıp izlemek birinci şahıstan çok daha eğlenceli. Bethesda özgürlüğü sadece senaryoda değil oynanışta da gösteriyor, böylece her tarzın severleri oyunu alıp oynayabilecek, ama oyundan en çok zevki yine radikal Fallout fanları alacak orası kesin. Oyunun çıkmasına artık bir ay kadar bir süre kaldı neredeyse, heyecanla beklemek dışında yapılacak başka bir şey kalmadı.

meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 01:13 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.9
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Canlı bahis siteleri istanbul escort eryaman escort bursa escort bursa escort bursa escort

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35