OyunKolik  

Go Back   OyunKolik > Oyun Bilgileri > Oyun Anlatımları ve İncelemeleri

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 11-25-2016, 04:01 PM   #1
Senior Member
 
Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 11.064
Standart AquaNox 2: Revelation - İnceleme

AquaNox 2: Revelation - İnceleme

Nedense gerçek hayatta olduğu gibi oyun dünyasında da denizler o kadar fazla ilgi görmüyor.

Nedense gerçek hayatta olduğu gibi oyun dünyasında da denizler o kadar fazla ilgi görmüyor. Şöyle geriye dönüp bakıyorum da öyle hafızamda yer tutan, hikayesi denizde geçen bir oyun yok. Belki de bu hain kader AquaNox 2: Revelation ile değişir ne dersiniz ?..

Serinin ilk oyunu yanlış hatırlamıyorsam 2002 Ocak ayında piyasaya sürülmüştü. O zamanlar yeni çıkan GeForce 3 Ti serisini destekleyen, güçlü grafiklere sahip ilk oyunlardan biriydi aynı zamanda. (GeForce 3 Ti demişken, kartın Ti 500 modelinin 2002 şubatında tam 405$+KDV’ye satıldığını hatırlıyor musunuz ?..) Ancak gerek hikayesinin bayık gidişatı ve düşük oynanabilirliği gerekse yapay zekasının aptallığı gibi nedenlerden ötürü fazla ilgi çekmedi AquaNox.

Şimdiyse elimizde AquaNox 2: Revelation bulunuyor. A2:R’yi ilk oyunla öyle uzun uzadıya kıyaslamayacağım. Yalnızca şunu söyleyeceğim: Hayat “eğerlerle” dolu koca bir yer. Eğer bilgisayar icat edilmeseydi şimdi tiyatro eleştirisi yazıyor olabilirdim, eğer Bismarck batırılmasaydı İngilizlerin başı çok ağrıyabilirdi, eğer Çinliler çayı bulmasaydı memleketteki kıraathaneler müşterilerine çay yerine süt verirdi ve eğer daha yetenekli ellerde olsaydı AquaNox 2: Revelation yılın bomba oyunlarından biri olabilirdi.

Şimdi ilk satırları okuyup “Vay be bayağı balta bir oyun galiba bu AquaNox 2: Revelation demeyin. Neden böyle söylüyorum açıklayayım. Herşey de olduğu gibi A2:R’de bazı iyi ve kötü yönlere sahip. Ancak kötü taraflar iyilere göre birazcık daha fazla. Peki bu hain kötü yanlar neler ? Ama önce hikaye neymiş onu öğrenelim.

Efendim A2:R 22.yüzyılda geçiyor. O tarihte insanlar Dünya üzerinde yaşamaktan bıkmış, denizaltında koloniler kurmuşlar, hamsilerle beraber yaşamaya başlamışlardır. William Drake de (ki kendisi oyunda canlandırdığımız şahıs) sualtında yaşayan genç bir çocuktur. Drake 9 yaşındayken annesini bir sualtı cenginde kaybeder. 12 yaşına geldiğinde, kaynanasının “Kızım senin yüzünden öldü sümsük damat. Şimdi n’olcek bu öksüz çocuk ?” şeklindeki dırdırına dayanamayan babası da evden tünel kazarak kaçar ve William öksüzlükten yetimliğe terfi eder. William’ı sualtı camiasında önemli bir yere sahip bilim adamı olan anneannesi (evet dırdırcı olan ve aynı zamanda kaynana sıfatlı kişi deneylerinde kullanmak üzere beslediği semenderlerle beraber büyütür ve ölünce ona koskoca bir denizatlıyı miras bırakır (bakınız: Harvester) Bir gün William denizaltında oturup okeye dördüncü araken sahte bir yardım çağrısı neticesinde dışarı çıkar ve akabinde korsanlar gemiyi ele geçirip William’ı da paralı asker niyetine kullanmaya başlar. Daha sonra aksiyon kopar gider falan filan…

İşte senaryo bu. Aslında pek de fena değil. Özellikle etraftaki insanlarla konuşurken kendinizi bir simülasyon değil de bir adventure oynuyormuş hissedebilirsiniz. Senaryo öyle dallanıp budaklanıyor öyle gizemlerle doluyor ki üff yani. Buna ancak bir adventure’da rastlayabileceğimiz güzellikte ara menüler de girince başlıyoruz diyalogları okuyup bilmece çözmeye. Ama senaryonun bazı saçma yönleri de yok değil. Mesela “dakka bir gol bir” misali ilk adımda öyle afili bir senaryo çatlaması yaşıyoruz ki etkisi tüm oyun boyuca devam ediyor. Çatlama şöyle; William o kadar sene sualtında yaşamış fakat kim korsan kim masum, hangi ırk neyle geçinir, sualtı tehlikeleri nelerdir bihaber. William’la beraber dolanıp hepsini öğreniyoruz. Aslında bu oyuncuya oyun içindekileri öğretmek için yapılmış bir şey ancak çok saçma duruyor.

Peki senaryonun olumlu yanı ne ? Hemen cevap veriyorum, asla kendini tekrar etmemesi. Freelancer’ı hatırlayın (hafif benzer oyunlar oldukları için örnek veriyorum), orada çok değişik görev tipleri yoktu. Hep aynı şeyleri yapardık. Ama A2:R öyle değil. Görevler birbirine asla benzemiyor. Mesela it dalaşı yapmaya giderken aniden ana gemimiz Harvester saldırıya uğruyor ve görev birden savunma görevine dönüşüyor. Veya silah arkadaşınızla devriye gezerken, sırf ona yüz vermediniz diye (silah arkadaşı güzel bir capon kız yanlış anlamayın saldırısına uğrayıp onunla it dalaşına giriyorsunuz. Yani her an değişikliğe hazır olmalısınız. Bu oyunlarda az bulunan ayrıntıdır unutmayın.

Oyunda senaryoya bağlı 30 görev bulunmakta. Bu görevleri geçtikçe 70 bonus görev de kendiliğinden açılıyor. Görevlerin geçtiği haritalar genelde orta (kimi durumda aşırı) büyüklükte yerler. Her göreve gitmeden önce ne yapmamız gerektiği belirtiliyor. Ayrıca görev içinde fazladan bazı şeyler yaparsanız dönüşte kimi malzemeleri bonus olarak kazanabilirsiniz. Bu bonusları almak için ne yapmanız gerektiği söylenmiyor. Yalnızca ufak bir ipucu veriliyor. Gerisi size kalmış. Peki kullanacağımız silahlar neler ? Çok fazla silah yok topu topu 12 tür silah var. Hele bir de sniper silahı var ki oyuna konulması çok saçma olmuş. Etkili olması için vızır vızır dolanan düşmanı kokpitinden vurmanız gerekiyor. (Ben 15 atıştan ancak birini denk getirebiliyordum) Yardımcı ekipman o kadar fazla ve çeşitli değil. Oyunda ilerledikçe yeni silahları ve ekipmanı (buna gemiler de dahil) ya yok ettiğimiz düşmanlardan ganimet olarak ele geçiriyor ya da konakladığımız üslerden satın alıyoruz. Aslında bu silah konusunu yazının devamında hazırladığım minik rehber kısmında ayrıntılarıyla anlattım. Fakat şunu bilmelisiniz ki tüm oyun boyunca verimli olarak kullanılabilecek durumdaki silah sayısı 3-4 tane. Bu da oyunun oynanabilirliğini büyük ölçüde düşürüyor. Gördüğümüz ekran ise oldukça basit. Altta ortada sonar haritası var. Sağda silah durumu solda gemimizin zırhı gösteriliyor. Sol üstte kilitlendiğimiz hedefin zırh/enerji durumu var. Gitmemiz gereken yol/görev bölgesi haritada mavi işaretlerle belirtiliyor. Tüm bu yazılar görüşümüzü kısıtlamıyor. Aksine insana gerçekten bir denizaltı kullanıyormuş hissini veriyor. İsterseniz dışardan oyunu dışardan görmek de mümkün ancak nereye ateş ettiğiniz filan belli değil. Yani mecburen FPS oynayacaksınız

Başlangıçta oyunu tam olarak hangi kategoriye sokacağımı bilemedim. Aslında oyun %70 first-person shooter, %20 simülasyon, %10 adventure bileşimi bir yapım. Evet resmi olarak denizaltı simülasyonu olarak belirtilmiş ama yapımcıların kendileri bile buna inanmamış olacak ki options seçeneğine ne tür oynamak istediğinizi soran bir seçenek bile koymuşlar. Eğer FPS’yi seçerseniz su altında süzülen bir dalgıç misali oynuyoruz. Yani denizaltı kullandığımız hissi biraz az hissediliyor. Eğer simülasyonu seçerseniz gene dalgıç hissi devam ediyor yalnız FPS’ye göre biraz daha doğal hareket ediyor, bazı enteresan manevralar yapabiliyor o kadar. (mesela ters dönme filan) Ayrıca kontroller oldukça basit. İster FPS’yi ister Simülasyonu seçin tuşlar değişmiyor ve öyle onlarca tuş kullanmanız gerekmiyor. Oyunu bitirmek için standart WASD kombinasyonu, dalma çıkma tuşları ve diğer bir-iki tuş yeter artar bile.

Oyunda sadece Harvester’da yaşamıyoruz. Sualtında kurulan şehirlere de malzeme almak ve “senaryoya bağlı” bir-iki görev yapmak için ara sıra uğruyoruz. İşte oyunu yılın bombaları arasına sokmaktan alıkoyan, basiretsizlik (belki de dargörüşlülük) nedeniyle yapılmış en büyük hata burada. Eğer bu şehirlerin sayısını çoğaltıp, aktif bir ticaret hayatı yansıtılsaymış, aralarda yapılacak minik görevler eklenip (askeri veya ticari), satın alınabilecek daha fazla malzeme ve ekipman konulsaymış yani kısacası yaşayan bir sualtı dünyasında olduğumuz daha baskın bir şekilde hissettirilseymiş A2:R aynen Freelancer gibi server’larında yüzlerce insanın oynadığı devasa bir online oyun haline gelirdi. (Sanırım oyunun Freelancer ile benzerliğini şimdi daha iyi anlıyorsunuz Fakat beyhude bir çaba gösterilmiş, eldeki inanılmaz potansiyel yok sayılmış ve oyuncu kuru bir senaryoya hapsedilmiş. Oyun en büyük (ve en öldürücü) darbeyi bu noktadan alıyor. Çok yazık olmuş diyorum…

Oyuncuyu A2:R’den tiksindiren ikinci olumsuz nokta ise save sistemi. Oyunda ancak görev başlamadan önce ve görev bitirdikten sonra save almanıza izin verilmiş. Daha önce de belirttiğim gibi bazı haritalar aşırı büyük ve bir görevi bitirmek için 6-7 object yapmak gerekiyor. 6 tane object yapıp 7. de öldükten sonra bütün görevi taa en baştan almak zorunda kalmak çok sinir bozucu. Hele bir bölümde (Kaptan Lopez’in hazinesini çalma bölümü) tam 3 gün didindim ve hala geçemedim. En azından görev içinde 1-2 defa quicksave alabilme hakkı olsa veya oyun bazı noktalarda kendi save alsa daha iyi olurdu.
meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 09:15 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.9
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Canlı bahis siteleri istanbul escort eryaman escort bursa escort bursa escort bursa escort

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35