OyunKolik  

Go Back   OyunKolik > Oyun Bilgileri > Oyun Anlatımları ve İncelemeleri

 
 
LinkBack Seçenekler Stil
Prev önceki Mesaj   sonraki Mesaj Next
Alt 07-08-2015, 11:01 AM   #1
Senior Member
 
Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 11.064
Standart Infinite Undiscovery [İnceleme]

[LEFT]Bazı fikirler vardır, kulağa öyle hoş gelirler ki, gerçekleştiği zaman mutlaka bir yerden bir şekilde sorun çıkacağı bellidir. Bazı firma duyuruları ve tanıtımları vardır, o kadar iddialıdır ki kesin fos çıkacağını düşünmeden edemezsiniz. Adını Final Fantasy serisi ile öyle ya da böyle oyun tarihine yazdırmış olan Square Enix, iki yık önce duyurusu yapılan Infinite Undiscovery için de aynen bu şekilde iddialı konuşmuş ve oyun kapsamındaki kulağa hoş gelen çeşitli fikirleri ile bizi ikilemde bırakmıştı. Acaba diğer hepsi gibi mi olacaktı? Yoksa Square Enix stüdyosu tri-Ace’in geliştirdiği bu oyun gerçekten bir fark mı yaratacaktı? Bu soruların cevabını artık biliyoruz, ve sizlere bir bir göstereceğim şimdi.

Şahsen Japon RPG’leri ile aram pek iyi değildir, hepsi birbirinin aynısı gözüken, bozuk ve kırık dökük İngilizceli ve rol yapma oyunundan başka her şeye benzeyen bu oyunları ne kadar uğraştıysam da asla sevemedim. Final Fantasy oynamaya çalışıp sıkıntıdan patlayarak kapatan fazla insan yoktur herhalde. RPG’ler için genel olarak konuşacak olursak, bu tür oyunları yapmak gerçekten zordur, oynanış ve hikaye arasındaki ince dengeyi tutturmak, rol yapma öğeleri ile savaş öğelerini kıvamında tutturmayı becermek her babayiğidin harcı değildir. Infinite Undiscovery, hatalı tasarım ve binlerce kusurun aslında çok da eğlenceli bir macera olabilecek bir oyunun tadını kaçırabileceğinin bir örneği olarak çıkıyor karşımıza ne yazık ki. Square Enix, bir rol yapma oyunu iskeleti oturtmayı becerip üstüne kaplamayı ve sıvayı tutturamıyor bu oyunu ile. Zaten çok da beklentim yoktu, Japon ve RPG kelimelerini aynı cümle içinde duyduğumda hiç olmaz.



Infinite Undiscovery, RPG sahnesine çok büyük yenilikler getireceğini ve yeni-nesil için unutulmaz bir oyun deneyimi yaşatacağını iddia etmişti. Evet JRPG olarak yapması gereken her şeyi yapıyor. Ancak olayı da bundan ibaret, türe yeni herhangi bir katkı yaptığını pek söyleyemeyeceğim, yaptığı yeniliklerin de işe yararlılığından ve uyumundan şüpheliyim çünkü. Zaten artık bağışıklık kazandığım için JRPG’lere, ne kadar kötü olurlarsa olsunlar fazla etki bırakmıyorlar üzerimde. Oyunun ismi, dışarıdan bakıldığında oldukça… nasıl diyeyim… garip geliyor, oyunun sözde süper yeniliği ve oynanışındaki ilginç temayı vurgulayan isim bir diğer yandan son derece rahatsız edici gramer açısından, ama yine de böyle bir isim duyunca insan ciddi ve ağır bir şeyler bekliyor, sakın. Sakın yüksek beklentilerle oturmayın başına, hatta herhangi bir beklentiyle bile oturmayın.

Hikaye ile başlayacak olursak, oyunda canlandırdığımız ana karakter Capell adında bir müzisyen, ama artık kaderin bir garip cilvesi olsa gerek dünyanın en büyük kahramanı ve savaşçısı olan Sigmund’a çok benziyor. Ortaoyunundan bile daha dayanaksız bir yanlışlıklar komedyası sonucu Capell yanlışlıkla maceraya çekiliyor ve destansı bir görev veriliyor kendisine. Ay’ı Dünya’dan kurtarmak, evet, çünkü oyunun kötü adamları “The Order” , ayın gücünü emmek adına etrafına oldukça kalın ve büyük zincirler atıp dünyaya bağlamışlar. Sizin de gidip onu kurtarmanız bekleniyor. Güneş balçıkla sıvanmasa bile anlaşılan Ay bu konuda daha zayıf bir gezegen. Ay’ı kaçırıp bağlamışlar, insan bunu öyle her gün göremez değil mi? Sigmund bu zincirleri kırıp Ay’ı özgürleştirecek olan zincir-kırıcı kahraman ama onun yerine Capell bir grup isyancıya takılıp zincir kesmeye gidiyor.



Oyunun dünyasında Ay’ın önemi büyük, büyünün lütfünün kaynağı olan tanrının evi orada çünkü. Ayın belirli bazı kutlu ve özel dönemlerinde doğanlar, vücutlarında Lunaglyph olarak bilinen sembollerin dövmeleri ile doğuyorlar ve büyü yapma gücü ve bilgisine sahip oluyorlar. Oyunun hikayesi oldukça doğrusal ve fakir, yan görevler, farklı kurgu öğeleri, alt metinler ve hikayeler beklemeyin. Yan görevler var aslında ama ayakçılık yapmaktan öteye gidemiyorsunuz bu yan görevlerde, herhangi bir katkı da sunmuyorlar ana hikayeye. Hiç mi iyi yönü yok, aslında var, daha doğrusu en kötüsünü gösterdiği için kötü de iyi gibi geliyor, herhalde hikayedeki bir iki düğüm ve entrika da olması katlanılmaz bir oyun olurdu hikayesi sebebiyle. Capell, karakter olarak biraz Hobbit, biraz Luke Skywalker biraz da fakir ama gururlu genç karışımı, Kung-Fu Panda misali bir genç. Cılız ve beceriksiz olarak başlayıp durmadan ilerliyor kendisini geliştirip, dünyayı kurtarmak neden ve nasıl kaderi oluyor bilmiyor, ama ilgilenmiyor da, içindeki eziklik ona bitmek bilmeyen bir kazanma arzusu dolduruyor. Bu kimi zaman sinir bozucu bir hal alsa da oyundaki tek adam gibi karakter ve başka türlü olsa oynanmazdı zaten. Yine de tüm Japon RPG oyunları ve klasik FF tandansında olduğu için “gerçek” karakterlerden uzakta duruyor oyun. Dost olan ve kullanabileceğiniz 18 karakter var hepsi de çoluk çocuk. Square Enix’in oyunlarında sadece çocukları kullanıyor olması beni bir hayli sinir edip sıkmakta ne diyeyim. Zaten konu olsun dünyanın ve karakterlerin, düşmanların görünüşü olsun olabildiğince gudik ve fazla renkli, cafcaflı ve gerçek ötesi hepsi, en azından doğru dürüst oyuncu karakteri koyabilirler.



18 karakter dedim ya, Capell tek başına koşturup zincir kopartmaya gitmiyor elbette, oyun boyunca çeşitli yan karakterler ile tanışacaksınız. Bu oldukça kısa oyun boyunca da 18 karaktere mikro-yönetim uygulamak zorundasınız. Capell’ın lideri olduğu ekip sadece üç kişi alıyor, yani dört kişilik bir parti ile asıl saldırı ve maceraları yaşıyorsunuz ama diğer boştaki karakterler ara sıra karşınıza çıkabiliyor, ayrıca her biri dört üyeli ikincil ve ardılı partiler de kurabilirsiniz. Bu diğer grupların kendi görev ve amaçları oluyor ama bir zindandan geçerken yollarınız kesişebiliyor bazen. Bu da şu anlama geliyor, elinizin altındaki herkesin zırh, silah ve ekipmanına dikkat etmeniz, sürekli güncel tutmaya çalışmanız gerekiyor çünkü diğer karakterlerin ne zaman işe yarayıp yaramayacağı hiç belli olmuyor ya da ne zaman birden fazla gruba ayrılıp birlikte çalışacağınız.

Oyunun ilk tökezlediği yer de (hikayeyi ve genel kalite düşüklüğünü saymazsak) burası oluyor. Çünkü o kadar çok karakter ile başa çıkmak, üstüne başına bakmak ve mikro-yönetimini yapmak gerçekten başa bela. İşin daha da kötüsü, bunları otomatik olarak yapacak bir yapay zeka sistemi de yok, halbuki eldeki en iyi zırh ve silah ile kuşatması için bir seçenek olsaydı çok daha rahat olurdu her şey. Zaten o kadar adamı sağlam ekipman ile donatacak kadar para kazandığınız da söylenemez.
meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
 


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:58 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.9
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
bornova escort balçova escort mersin escort casino siteleri Canlı bahis siteleri istanbul escort eryaman escort bursa escort bursa escort bursa escort

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35