meltem

Firma logolarının ardından diskte yer alan iki oyun karşımıza çıkıyor; The Lost and Damned ve The Ballad of Gay Tony. Seçtiğiniz oyuna başlıyorsunuz ve GTA IV’de de olduğu gibi kısa bir yüklemenin ardından oyun otomatik olarak son kaldığınız yerde açılışı yapıyor. Hem dördüncü oyunla, hem de birbirleriyle tamamen farklı hikayelere sahip oyunların genel sunumları ise aynı diyebiliriz. Liberty şehri Niko’nun macerasından beri hiç değişmemiş. Tanıdık sokaklar, mekanlar sizi bekliyor.
GTA IV’ün ana hikayesiyle hiç bir alakası yokmuş gibi gözüken bu iki oyun da belli noktalarda Niko ile kesişiyor ve çok hoş detaylar ortaya çıkıyor. Özellikle dördüncü oyunun hikayesini hatırlayanların yüzünde sıklıkla tebessüm oluşacak. Dilerseniz iki ek görev pakedinin de hikayesine kısaca bakalım;

The Lost and Damned - Kahramanımız Johnny Klebitz ünlü motorsiklet çetesi The Lost’un patronudur. Diğer çetelerle barışı sağlayan Johnny, The Lost’u beladan uzak tutmaya çalışmaktadır. Çetenin asıl lideri Billy ise uyuşturucu yüzünden hapistedir ancak cezası bitmiş ve çetenin liderliği için tekrar ortaya çıkmıştır. Daha ilk günden diğer çetelerle çatışan ve insan öldürmeye başlayan Billy ile Johnny karşı karşıya gelmeye başlarlar. Billy hızlı bir şekilde çeteyi kaosa sürüklemeye başlamıştır ve çete üyeleri sorgusuzca Billy’i takip etmektedirler. Johnny ise hem kendisini, hem de arkadaşlarını bu sorundan sağ bir şekilde çıkartmak istemektedir.

The Ballad of Gay Tony - Bu öyküdeki kahramanımız ise Luis Fernando Lopez isimli siyahi bir koruma. Kendisi şehirde Gay Tony olarak bilinen ve en popüler gece mekanlarının sahibi olan Tony Prince’in sağ koludur. Tony’nin mafyaya olan borçları yüzünden başı ağrıyan Luis, bir yandan da çocukluk arkadaşlarının dertleri ve yaptığı işi asla onaylamayan annesi ile uğraşmak zorunda kalacaktır. Luis kendisini bu sıkıntılardan kurtarmak için daha da pis işlere bulaşmalıdır.

Her iki oyunun da hikayesi oldukça kaliteli ve ani değişimlerle oyuncuları şaşırtma yeteneğine sahip. Elbette bizim yukarıda özetlendirdiklerimiz, hikayelerin kabaca bir özeti. Hikayelerin en hoş özelliği ise belli anlarda veya görevlerde GTA IV kahramanı Niko Bellic ile karşılaşmamız. Dahası dördüncü oyunda oynadığımız bölümler bu eklentilerde de karşımıza çıkıyor ancak olayları yeni kahramanlarımızın gözlerinden farklı bir bakış açısı ile görüyoruz. Örneğin; Niko ile yaptığımız bir uyuşturucu baskını bölümü burada karşımızda ancak bu sahneyi Johnny’nin gözünden tecrübe ediyoruz. İkinci oyunun hemen başında Luis’in ortasında kaldığı banka soygununu gerçekleştirenler ise Niko ve tayfasından başkası değil. GTA IV’de oynadığımız banka soygunu bölümünde bu sefer rehine oluveriyoruz. Bu tip ufak sürprizler hikayeleri oldukça zenginleştirmiş. Öykü anlatımı konusunda da dördüncü oyunun izini takip ediyor EFLC, yani çok başarılı.

GRAFİKLER:

EFLC’nin grafiklerine baktığımızda GTA IV’ün üzerine bir yenilik yapıldığını görmüyoruz. Karakterlerin yüz ve beden animasyonları oldukça başarılı. Detaylara dikkat ettiğinizde bunu daha iyi anlayacaksınız. Mimik ve yüz hareketleri zengin, diyaloglarla dudak animasyonları gayet senkronize bir şekilde ilerliyor. Beden hareketleri de gerçeğe oldukça yakın diyebiliriz. Zaten GTA IV’de gördüklerinizin aynısı çıkıyor karşınıza.

Liberty City capcanlı bir şehir. Sokaklar arabalarla dolu, insanlar caddeleri renklendiriyor. Üstelik tam bir kaos hakim şehirde, birbirine çarpıp kavga edenler, sokak aralarında dövüşenler, en ufak bir yanlışınızda kaşınızı gözünüzü patlatmayı kafasına koymuş yayalar… Tam bir Amerika parodisi sunuyor bizlere EFLC, ülkedeki saçmalıkların ve absürdlüklerin oyun dünyasındaki karşılığı oluveriyor adeta. Şehrin modellemesi oldukça başarılı. Üç parçadan oluşan Liberty City, her tür kesimi içinde barındıran bir kozmopolit şehir. Şehrin belli bölgeleri yaşayan zengin kesimi temsil ederken, bazı bölgeleri ise tam anlamıyla sürünüyor ve fakirliğin yuvası haline geliyor. Elbette GTA IV’ü oynayanlar için yeni bir şey sunmayacak EFLC, sonuçta diskte yer alan iki oyun da aslında birer eklenti paketi. Bu açıdan baktığımızda ortaya çıkacak görsel aşinalığı bir eksiklik olarak belirtmek haksızlık olur.

Araç modellemeleri konusunda da başarılı bir iş çıkarmış yapımcılar. Gerçek markaların yer almadığı, kendine has tasarımlara sahip araçlar. Üstelik hasar modellemesi de oldukça başarılı. Eğer gece sürüş yapacaksanız en ufak kazada bile farlarınızı kaybedebilirsiniz, bu da karanlıkta yol almak anlamına geliyor -ki oyunun hasar modellemesinin ne kadar kaliteli olduğunu gösteriyor bu detaylar.

Işıklandırma konusunda oldukça yetkin bir oyun EFLC (aynen GTA IV’de olduğu gibi). Özellikle gün batımında akşam güneşinin şehri kehribar rengine boyadığı anlar, görsel olarak muhteşem sahnelerin oluşmasına yol açıyor. Kamerayı manuel olarak güneşe denk getirdiğinizde gözlerinizin rolünü üstlenen ekranın kamaştığını, şehire ait detayların kaybolduğunu göreceksiniz. Bu tip detaylar oyuna tam anlamıyla can katıyor.

Kaplamalar konusunda piyasada görebileceğiniz en ortalama oyunlardan biri EFLC. Binaların dış cepheleri ve genel olarak Liberty City’e ait nesnelerin tamamı ortalama kaplamalara sahip. Özellikle yaya halde sokaklarda gezinirken bu detaysızlık gözünüze sıklıkla çarpacaktır. Ancak insanları ve trafiği ile gayet canlı duran şehir, bu kusurunu göz boyayarak örtmeyi de başarıyor genelde. Bu konuda en başarılı işçilik ise araçlarda ortaya çıkmış durumda. Arabaların metalik boyaları güneş ışığı altında yaldızlı bir şekilde parıldıyor. Hasar aldıklarında ise detaylı bir şekilde eziliyor, boyaları dökülüyor ve hemen altındaki karoser ortaya çıkıyor.