meltem

Namco’nun aksiyon oyunları çoğunlukla birbirinden vasat, ortalamanın üzerine çıkamayan oyunlar olmuştur. Gerçi aksiyon oyunlarına Gears of War-vari bir şekilde “sipere girme” kavramını getiren Kill.Switch gibi bir oyunu da tasarladılar ama Kill.Switch’de siper mevzusu dışında ortalama bir oyundu.



2002’de PS2 ve Xbox’a çıkan Dead to Rights’ta ne yazık ki ezberi bozan bir oyun olmayı başaramamıştı. Max Payne’i alın, üzerine oraya buraya atlayan bir köpek ve düşmanlara dayak atma öğelerini ekleyin, işte buydu Dead to Rights. İntikam hikayesi bile neredeyse aynıydı: Oyunun ana karakteri Jack Slate’in babası öldürülür, o da köpeği Shadow’la birlikte babasının intikamını almak için yollara düşer… Bir noktaya kadar belki eğlenceli bir oyundu ancak her Namco aksiyon oyunun da olduğu gibi ortalarından sonra sıkmaya başlıyordu.
“Namco laneti” Dead to Rights’ın ikinci oyununda (ki ikinci oyun ilkinden de kötüydü bana kalırsa) ve PSP versiyonunda da serinin yakasını bırakmadı, seri bir türlü vasatlıktan kurtulamadı (zaten bu konseptle kurtulması da zordu, resmen Max Payne’e özenip “biz de aynısının köpeklisi ve dövüşlüsünü yapsak tutar ha” demişler).

En sonunda seriyi sıfırdan tekrar başlatan oyun, Dead to Rights: Retribution piyasaya çıktı. Peki çıkmasa daha mı iyiydi? Bu sorunun cevabını bulmak zor değil bence.