İngiliz gazeteci ve yazar Ian Fleming tarafından 50’li yılların başında yaratılan James Bond karakteri yayınlanan on iki roman ve iki kısa öyküyle dünya genelinde birçok okur tarafından beğeni kazanmıştı. Ünlü ajan 007 esas çıkışını Sean Connery’nin başrolde oynadığı ve 1962 yılında vizyona giren sinema filmi Dr. No ile yaptı. İlk filmden günümüze dek yirmi iki sinema filmi çekilen James Bond’un bilgisayara adım atması ise 2002 yılında satışa sunulan NightFire ile gerçekleşti. Tarihler 2008’i gösterdiğinde vizyona giren Quantum of Solace ile aynı adı taşıyan oyun da yeni bir serinin başlangıcı oldu.

Yeni Bond ajanı olarak Daniel Craig’in seçilmesi ile başlayan ve serinin ikinci oyunu olan Blood Stone orijinal bir hikaye ile yola çıkıyor. Greco adındaki uluslararası terörist örgütün G-20 toplantısına düzenlemeyi planladığı saldırıyı öğrenen İngiliz Gizli İstihbarat Servisi’nin 007’yi olayı araştırması ve olası tehlikeyi engellemesi için görevlendirmesiyle başlayan oyunda İstanbul, Monako, Sibirya ve Burma’da geçen soluksuz bir maceranın içine atılıyoruz.



Üçüncü-Şahıs Bakış Açısı ile ilerlediğimiz Blood Stone’da düşmanlarımızı silah ya da yakın dövüş tekniklerini kullanarak saf dışı bırakmaktayız. Ağır silahlar taşımadığımız için genellikle siper alıp ateş ediyoruz, düşmanlarımızı sessizce devre dışı bırakmak istersek yanlarına gidip “F” tuşuna basmamız gerekiyor. Yakın dövüşte Bond’un kontrolü elimizde olmasa da önceden hazırlanmış animasyonlar oldukça başarılı, buna karşın siperlerimizin hiçbir hasara uğramıyor oluşu oyunu gerçeklikten uzaklaştırıyor.

Oyunun hikayesi gereği Bond farklı şehirlere uğrayıp buralarda çeşitli görevleri yerine getiriyor, bu yerlerden biri de İstanbul. Üç kısma ayrılan bölümde terörist saldırıda kullanılacak biyolojik silahın izini takip ediyoruz. İlk kısım Marmaray projesini kapsıyor, yeraltında ve tarihi yapıların arasında ilerliyoruz. İkinci kısım İstanbul sokaklarında, araçlarla uzun bir kaçma-kovalama sahnesi ile vuku buluyor. Son kısımda ise arkeolojik bir kazı alanında sıkı bir çatışmaya giriyoruz. İstanbul’un Blood Stone’a yansıtılmasına gelirsek oyunun geliştiricisi Bizarre Creations’ın başarılı bir iş çıkardığını söylemek pek mümkün değil, birçok video oyunundan alışık olduğumuz üzere buram buram 70’ler kokan bir şehirle karşılaşıyoruz. Buna karşın uzaktan da olsa Boğaz Köprüsü ve Galata Kulesi gibi yapıları görmek Türk oyuncuların hoşuna giden detaylar olarak yer ediniyor.



Teknik özelliklerine baktığımızda Blood Stone’un günümüz oyunlarıyla yarışacak seviyede olmadığını görüyoruz. Grafik ve fizik modellemeleri son yıllarda çıkan yapımlara oranla oldukça kaba ve detaydan yoksun gözüküyor ancak kaçma-kovalama sahnelerindeki patlama efektlerini bu durumdan ayrı tutmak gerekli. Ayrıca yapımcılar önceden hazırlanmış sahnelerde de iyi iş çıkarmış. James Bond 007: Blood Stone ortalama bir aksiyon oyunundan fazla bir şey vadetmese de Bond hayranları tarafından mutlaka göz atılması gereken bir yapım, bunun yanında ünlü ajanın İstanbul’u ziyareti Türk oyuncuların yapıma bir şans vermesi için oldukça makul bir neden.