OyunKolik  

Go Back   OyunKolik > Oyun Bilgileri > Oyun Anlatımları ve İncelemeleri

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 04-19-2015, 09:04 AM   #1
Senior Member
 
Üyelik tarihi: Apr 2015
Mesajlar: 11.064
Standart Call of Duty 2 [ İnceleme ]

Büyük devletlerin dünyayı paylaşma konusunda anlaşamamaları sonucunda, İkinci Dünya Savaşı’nın ilk temelleri atılmış oldu. Bu savaşta 35 milyon insan hayatını kaybetti, 20 milyondan fazla insan sakat kaldı, 17 milyon litre kan döküldü; 12 milyondan fazla bebek, daha dünyaya gelemeden anne karnında hayata gözlerini yumdu. Ve bu savaşta, 390 trilyondan fazla mermi ve bomba atıldı.

Oyun yapımcıları da, yıllardır İkinci Dünya Savaşı’nı konu alan oyunlar geliştiriyor. Şimdiye kadar strateji türünden tutun, aksiyon türüne kadar birçok İkinci Dünya Savaşı konulu oyun geliştirildi. Fakat içlerinde biri vardı ki, o kendini diğer İkinci Dünya Savaşı konulu oyunlardan ayırıyordu. Onun farklı bir cazibesi vardı. Evet, doğru tahmin ettiniz, Call of Duty’den bahsediyorum!

Call of Duty ile ilk olarak 2003 yılında tanıştık. Gerek grafikleri, gerek müzikleri, gerekse de başarılı savaş atmosferi ile hem oyunculardan, hem de oyun otoritelerinden tam puan almayı başarmıştı. Daha önce birçok kişi, bu kadar başarılı savaş atmosferine sahip başka bir FPS daha görmemişti. İşte Call of Duty’yi, diğer İkinci Dünya Savaşı konulu oyunlardan ayıran en büyük özelliği buydu.


Aradan bir yıl geçtikten sonra, yapımcı firma Infinity Ward, United Offensive adındaki genişleme paketini oyuncuların beğenisine sundu. Bu genişleme paketi sayesinde oyundaki bazı teknik hatalar ortadan kalkıyor; oyuna yepyeni görevler, savaş alanları, silahlar ve multiplayer mod’ları ekleniyordu. İşte bu genişleme paketi sayesinde Call of Duty, sıkı rakiplerine adeta “Yıkılmadım, ayaktayım!” diyordu.

Ve yıl 2005. 26 Eylül’de single player demosu yayınlanan Call of Duty 2; 25 Ekim’de PC, 17 Kasım’da da XBOX 360 platformu için piyasaya sürüldü. Peki bu sefer neler değişti? Yoksa Call of Duty de, tıpkı diğer İkinci Dünya Savaşı konulu oyunlar gibi kendi kendini tekrar mı ediyordu? Elbette ki hayır! Bu kez çok daha zeki, çok daha geniş, çok daha gerçekçi, çok daha eğlenceli bir Call of Duty ile karşı karşıyayız. Şimdiden cephanelerinizi hazırlamanızı öneriyorum, çünkü çok zor bir savaş sizi bekliyor!


Gerçek bir interaktif savaş

Oyuna ilk girdiğimizde karşımıza profil yaratma ekranı çıkıyor. Profilimizi yarattıktan sonra ise oyunun menüsü ile karşılaşıyoruz. Menüde kontrol edilmesi gereken en önemli bölüm, Options bölümü. Options bölümünde oyunun kontrol, grafik, ses ve benzeri teknik ayarları bulunuyor. Ayrıca şunu da belirtmeden edemeyeceğim; oyun, GeForce 4MX 440’ta dahi çok rahat bir şekilde çalışıyor. Fakat bunun için Graphics bölümü altındaki birçok özelliği en alta çekmeniz veya tamamen kapatmanız gerek. Bu da oyunun grafik kalitesinin epeyce düşeceği anlamına geliyor.

Oyunda 3 farklı campaign(kampanya) mevcut. İlk kampanya Rus kampanyası, bu kampanyayı bitirdikten sonra İngiltere kampanyasını, son olarak da Amerika kampanyasını oynuyoruz. Her kampanyada farklı askerleri kontrol ederek, farklı hayatları yaşıyoruz. Rus kampanyasında Vasili Ivanovich adındaki askeri, İngiltere kampanyasında John Davis adındaki çavuşu ve David Welsh adındaki komutanı, Amerika kampanyasında ise Bill Taylor adındaki onbaşıyı kontrol ediyoruz.

Oyuna başladığımızda gözümüze çarpan ilk şey, oyunun atmosferi ve grafikleri oluyor. İlk oyuna nazaran grafikler çok daha detaylı tasarlanmış, fakat ilk oyunda olduğu gibi bu oyunda da fizik motoru vasatın altında kalmış. Maalesef bazı varilleri patlatmanın dışında hiçbir obje ile birebir etkileşime geçemiyoruz.


Oyunun savaş atmosferi, istikrarını bozmadan, tam gaz yoluna devam ediyor. İlk oyundaki etkileyici savaş atmosferinin birkaç kat daha iyisini düşünün; eğildiğinizde yanı başınızdan geçen mermilerin seslerini duyuyorsunuz; yakınınızda bir yerde bomba patladığında zaman yavaşlıyor, tam bu sırada hayatta kalmak için sığınacak bir yer arar hale geliyorsunuz; arkadaşlarınız birçoğu yanı başınızda teker teker yere yığılıyor; uçaklar ve tanklar bulunduğunuz alana bomba yağdırıyor ve bir yandan da hayatta kalan arkadaşlarınızın acı bağırışlarını duyuyorsunuz. Tüm bunların yanında, oyunun genelinde sisli ve boğuk bir hava hakim oluyor. Böylece ister istemez kendinizi gerçek bir savaşın içindeymişçesine germeye başlıyorsunuz. Bundan daha iyi bir savaş atmosferi beklenemezdi. Diğer oyun firmalarının, bu konuda Infinity Ward’dan öğrenmeleri gereken çok şey var gerçekten.

Savaş atmosferini bir kenara bırakıp, oyunun seslerine geçelim. Şimdiye kadar duyup duyacağınız en başarılı ses efektlerine sahip oyunlardan biri, Call of Duty 2. Patlamalardan tutun, silahlardan çıkan mermi seslerine kadar her şey gerçeğinin ta kendisi gibi. Yürürken çıkan ayak sesleri, yüzeye göre farklılık gösteriyor. Karlı bir alanda yürürken çıkan ayak sesi ile, taşlarla dolu bir alanda yürürken çıkan ayak sesi, birbirlerinden tamamen farklı oluyor. Aynı zamanda boş bir odanın içinde bomba patlattığımızda veya silahla ateş açtığımızda, çıkan sesler odanın içinde yankılanma yapıyor.

Artık bizden daha zekileri de var

Düşmanların yapay zekası oldukça etkileyici. Öyle ki, artık bize direkt saldırmıyorlar; tam aksine, bizi öldürmek için sipere geçip uygun zamanı kolluyorlar. Onlara bomba attığımızda, bombayı tekrar bize geri yolluyorlar. Ya da ölmemek için bombanın etki alanı dışına çıkıyorlar. Yani her konuda artık bizim kadar zeki düşmanlar ile başa çıkmamız gerekiyor. Hatta bu düşmanların ölüp ölmediklerini bile kontrol etmemiz gerekiyor. Çünkü öldüğünü düşündüğümüz bir düşman, bir anda doğrulup bize ateş edebiliyor.

Düşmanların yanı sıra, kendi takım arkadaşlarımızın da yapay zekası oldukça etkileyici. İlk oyundaki gibi kendilerini sürekli mermi önüne atmıyorlar. Bunun yerine kendilerini korumak için sipere geçiyor, kendilerine atılan bombaları tekrar karşı tarafa iade ediyor, birbirlerine ve tabii ki bize yardım ediyor, dikkatli ve planlı hareket ediyorlar. Zaten düşmanları yenmek için de dikkatli olmalı, planlı hareket etmeli ve takım anlayışı içinde olmalıyız. Oyun boyunca bizimle birlikte ilerleyen bir takımımız olduğu için, kendimizi asla yalnız hissetmiyoruz. Bu da oyunun diğer güzel bir yanı.


Oyun, tamamen görev al – görevi yerine getir döngüsü içinde ilerliyor. Görevleri tamamlayarak o bölümü bitiriyor, bölümleri bitirdikten sonra da kampanyaları tamamlamış oluyoruz. Oyunda düşman tanklarına bomba yerleştirmekten tutun; tank ve ağır silah kullanmaya, asker ocaklarını havaya uçurmaya, denizden çıkartma yapıp uçak savarları yok etmeye kadar birçok eğlenceli, eğlenceli olduğu kadar da zor görevlerde rol alıyoruz. Ayrıca bazı görevlerde dürbünlü tüfek kullanmamız gerekiyor. Dürbünlü tüfek kullanırken nefesimizi tutabiliyoruz. Nefesimizi tutarak, silahın sallanmasını önlüyor, böylece avımızı daha kolay ve daha hızlı bir şekilde avlayabiliyoruz. Nefesimizi uzun süre tutunca, slow-motion’u andıran bir durum ortaya çıkıyor. Nefesimizi bıraktığımız da ise her şey normale dönüyor. SHIFT tuşuna basılı tutarak nefesimizi tutabiliyoruz.

Dürbünlü tüfek dışında, her ülkenin kendine has silahları var. Oyun boyunca ağır makineliden tutun, tüfeğe, pompalı tüfeğe, yarı makineliye, tabancaya ve makineli tüfeğe kadar birçok silahı kullanabiliyoruz. Her silahın kendine has hasar derecesi var. Pompalı tüfek bir vuruşta 10 üzerinden 10 hasar veriyorsa, normal bir tüfek bu değerin daha altında olabiliyor. Ayrıca oyun boyunca yanımızda gaz bombası ve el bombası da taşıyabiliyoruz.

Oyundaki görevleri, devasa büyüklükteki savaş alanlarında yapıyoruz. İlk oyundaki küçük savaş alanlarından, ikinci oyunda eser kalmamış. Artık istediğimiz gibi hareket edebiliyoruz. Hiçbir kısıtlama yok. İstersek Batı’daki köprüyü kullanarak karşıya geçiyoruz, istersek de Kuzey’deki mezarlıktan ilerliyoruz… Yani karar tamamen bize kalıyor. Ayrıca bu savaş alanlarının büyüklüğü kadar, tasarımları da insanı mest ediyor. Sanat departmanı, her ülkenin kendine has mimari tarzını oyuna en iyi şekilde yansıtabilmiş. Bu konuda Infinity Ward’un sanat departmanını kutlamak gerek.

Ahhh... Vuruldum!

Oyun sırasında ekranda mevut sağlığımızı görebileceğimiz herhangi bir sağlık barı yok. Sağlık barı olmadığı gibi, oyun boyunca almamız gereken sağlık paketleri de yok. Call of Duty 2, hayatta kalma konusunda oldukça farklı bir yol izliyor. Eğer ağır bir şeklide vurulursak; zaman yavaşlıyor, nefes alıp verişimiz zorlaşıyor ve ekranda kırmızı lekeler oluşuyor. Tam bu sırada yapmamız gereken tek şey, bir kez daha vurulmamak ve biraz dinlenmek için bir yere sığınmak. Biraz dinlendiğimiz zaman, ekrandaki kırmızı lekeler ortadan kalkıyor ve nefes alıp verişimiz tekrar normale dönüyor. Eğer saklanacak bir yer bulamaz ve peş peşe vurulmaya devam edersek, oracıkta ölmemiz an meselesi oluyor.

Savaş bitmiştir! Kazanan: Call of Duty 2!

Uzun zamandır Call of Duty 2 kadar güzel bir İkinci Dünya Savaşı konulu FPS oynamamıştık. Call of Duty fanatiklerinin asla kaçırmaması gereken ve 2005 yılına damgasını vuracak oyunlardan biri. Eksileri yok mu? Elbette var. Fakat artıları o kadar çok ki, insan oyunu oynarken eksileri görmezden geliyor. Şimdi tek ümidimiz, yeni bir genişleme paketinin yayınlanması. Fakat o zamana kadar Call of Duty 2 ile idare edeceğiz. En azından idare etmeye çalışacağız.


Künye

Artıları: Başarılı savaş atmosferi, geniş savaş alanları, grafikler, düşük sistemlerde çalışması
Eksileri: Kısa olması, zayıf fizik motoru
meltem isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Kapalı
Pingbacks are Kapalı
Refbacks are Kapalı



Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:05 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.9
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Canlı bahis siteleri istanbul escort eryaman escort bursa escort bursa escort bursa escort

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35