Eskiden basic dilinde yaratılmış bir oyun vardı. Arkadaşlarımla kıyasıya savaşırdık. Koordinatları belirleyip birbirimize ateş ederdik. Kalelerimizi yoketmeye çalışırdık. Acaip eğlenceli bir oyundu, zamanına göre. Gelişen teknoloji ve çeşitlilik sayesinde artık böyle eğlenceli oyunlar bulmak çok zor oluyor. Hele bir de artık grafiklerin üzerine yüklenilmeye başlandı ya, eğlenceye pek dikkat edilmiyor. Gerçeklik ve görsellik ön planda tutuluyor. Gerçek her zaman eğlenceli olmayabilir evet, ama yine de oyun oynamanın temel amacının eğlence olması gerekir.

Konu fazla dağılmadan bahsedeceğim oyuna geçelim. Oyunumuzun ismi Ballerburg. Almanca bir sözcük. Baller bir yeri top ateşine tutmak, ağır cisimlerle yıkmak anlamına geliyor. Burg ise herkesin bildiği gibi kale anlamına geliyor. Oyun da bununla ilgili işte. Düşmanlarınızın kalelerini toplarla, catapultlarla yıkmaya çalışıyorsunuz.

Oyunun diğer stratejilerden ayrılan yanı, herhangi bir orduyu falan yönetmenize gerek olmadığı. Sadece kendinize bir kale inşa ediyorsunuz. Tabi yine bildiğiniz blacksmith, woodcutter gibi binaları yapıyorsunuz ve bunlarda çalışması gereken işçileriniz oluyor. Ama bunlar sadece uzun menzilli silahların yapımında etkili olabiliyorlar. Kalenizi inşa ederken, gerekli yerlerine top gibi silahlar yerleştiriyorsunuz. Bunları yerleştirdiğiniz yerler oldukça önemli çünkü, savaş esnasında düşman kalesine bunlarla ateş edeceksiniz. Tabi düşman da aynı şekilde size ateş edecektir.

Oyunda tabi ki ekonomi de önemli. Para kaynağınız da kalenizdeki insanlardan toplayacağınız vergiler. Bu nedenle bunlara da dikkat etmeniz gerekiyor. Herşey hazırlandığında, sağlam bir kale yapıp silahlarınızı da gerekli yerlere koyuyorsunuz. Ardından iş ateş etmeye ve kale yıkmaya geliyor.

Düşman kalesini yıkmak için gerekli ayarlamaları değişik bir arayüzden yapıyorsunuz. Ateş ederken, topun nereye düşeceği size gösterilmiyor. Zaten gerçek savaşlarda da olması gereken budur. Sadece nereye düşebileceğini tahmin ediyorsunuz. İş dolaylı yoldan, birini vurmak için birden fazla atış yapmak zorunda olduğunuza geliyor. Yani ilk atışınıza göre diğer atışlarınızı ayarlamanız gerekiyor. Oyuna alıştıkça ve silahların gidişatı hakkında deneyim kazandıkça, ilk atışlarda da isabet ettirme şansınız olacaktır tabi. Siz bu işlerle uğraşırken, her an tepenize bombalar yağabiliyor. Çünkü karşı taraf da aynen sizin uğraştıklarınızla uğraşmakta. Bu nedenle hem hızlı olmanız gerek hem de karşı tarafı engellemeniz.

Bunun için de çeşitli büyülü şeyler kullanabiliyorsunuz. Mesela yağmur büyüsü. Düşman kalesine yağmur yağdırarak görüş alanını kısıtlayabiliyorsunuz ve sizi vurmasını zorlaştırabiliyorsunuz. Bir de oyunda öyle ard arda ateş etmek mümkün olmuyor. Önce toplarınızı yeniden doldurmanız gerekiyor ve her ateş etmenin de bir ücreti var. Kaya fırlatmak ucuz iken, top atmak daha pahalıya geliyor. Bu nedenle ekonomik yollarla karşı tarafı yoketmek veya az ve öz atışlar yapmak gibi bir seçim içinde buluyorsunuz kendinizi.

Tüm bunlar 3 boyutlu bir mekanda oluyor. Grafikler öyle süper olmasa da, oyuna göre iyi iş çıkartıyor denebilir. Patlama efektleri ve sis/duman efektleri başarılı şekilde oluşturulmuşlar. Diğer efektler de yoğun değiller ama güzeller. Kale tasarımları komplike olmaktan çok, oyuncağımsı olmuşlar biraz. Ama bu hiçbirşeyi bozmuyor. Böyle bir oyunun süper grafikli olması gerekmez bana göre. Olması gerekenleri eksiksiz ve sorunsuz bir biçimde sunması yeterlidir. Öyle de oluyor. Ayrıca ses efektleri olarak da kalabalık değil ama idare edecek düzeyde. Müzikler sakince, efektler de pürüzsüz, kaliteli.

Oyun eskilerden bazı anılarımı canlandırdı işte. Hem de son zamanlarda hiç değinilmemiş bir konuya değindi. Çok hoş olmuş. Öyle fazla aksiyon içermiyor. Paşa paşa kalenizi kuruyorsunuz ve düşmana top salllıyorsunuz. Paranız yoksa kaya da sallayabilirsiniz, size kalmış Oyunun değişik multiplayer modları ile de eğlenceli dakikalar geçirmeniz mümkün. Dial-Up bağlantı ile bile, gecikmesiz bir oyun oynamanız mümkün. Oyunun tarzı zaten hızlı bir bağlantı gerektirmiyor. Bu nedenle bu oyunu çerez niyetine almanızı öneririm. Bir kenarda durması ve canınız sıkıldığı zaman iki el atmanızı öneririm.